Danışmanlık

09.00-20.00 Arasında

WhatsApp

+90 (536) 961 78 73

Ceza Avukatı

Samet Celt

Blog

Yağma suçu, Gasp suçu olarak bilinen cebirli baskın veya zor kullanarak taşınır bir malın alınmasına mecbur etme eylemi T.C.K.’nun 148., 149., 150. maddelerinde suç olarak düzenlenmiştir.
Yazımızda TCK 148, 149, 150. maddelerinin bilgilendirici kısa açıklamasına yer vermekteyiz.

Yağma suçu nedir?

Yağma (gasp) – baskın veya zor kullanarak taşınır bir malın alınmasına mecbur etmektir, TDK sözlüğünde “zorla alma”; hukuk öğretisinde ise “bir başkasının zilyetliği altında bulunan taşınır bir malın, maldan yararlanmak maksadıyla zilyedinin rızası olmaksızın tehdit veya cebir kullanmak suretiyle bulunduğu yerden alınması veya zilyedin söz konusu malı kendisine teslim etmesini sağlamaktır.” şeklinde karşılık bulur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.150 gereği, işbu suça ilişkin soruşturma ve kovuşturmada şüpheli veya sanık için müdafi görevlendirilir.

Yağma suçu, fail için öngörülen hürriyeti sınırlayıcı hapis cezası itibariyle oldukça ağır bir suçtur. Suça ilişkin yürütülen soruşturma ve kovuşturmada, emsal davalarla deneyim kazanmış yetkin bir ağız ceza hukuku avukatından yardım almak, yargılamanın adilane seyri ve müspet kararın elde edilmesi adına en doğru yaklaşım olacaktır. Zira uzman bir ağır ceza avukatı, sahip olduğu hukuki bilgi, birikim ve müktesebatı, müdafiliğini üstlendiği kişinin istifadesine tahsis etmek suretiyle hak kaybı yaşanmaması adına etkili bir müdafaa icra edecektir.

Yağma (Gasp) Suçu TCK m.148 – 149 – 150

Yağma (gasp) suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.148, 149 ve 150’de “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Zilyetliği bir başkasına ait olan menkul bir malın tehdit veya cebir kullanmak suretiyle alınması, yağma (gasp) suçunu oluşturur. Suçun konusu herhangi bir taşınır maldır. Hemen belirtmek gerekir ki; Yargıtay içtihatları gereği, taşınmaz (gayrimenkul) bir malın gasp suçunun konusu olması mümkün değildir.
Yağma (gasp) suçu, mağdurun malvarlığını hedef alan haksız bir fiildir. İşbu suç; failin, taşınır bir maldan yararlanmak gayesiyle, malın zilyedini söz konusu malı kendisine teslim etmeye ya da bulunduğu yerden alınmasına karşı koymamaya “tehdit” veya “cebir” ile zorlaması sonucu vücut bulur. Türk Ceza Kanunu’nda yağma (gasp) suçu düzenlemesiyle hukuk güvencesi altına alınan değerler; kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyettir.
Gasp suçu ile hırsızlık suçu birbiriyle karıştırılan; ancak, bir başkasına ait malın “cebir veya tehdit” kullanmak suretiyle alınması yönüyle birbirinden ayrılan iki farklı suçtur. Bir başkasına ait olan malın alınması eylemi, her iki suçun müşterek fiilidir. Fakat, bir başkasına ait olan malın alınmasında cebire veya tehdide başvuruluyorsa, hırsızlık suçu değil; yağma (gasp) suçundan söz edilecektir. Faile de yağma suçu hükümleri çerçevesinde cezaya hükmedilecektir.

Yağma (Gasp) Suçu Cezası

Yağma (gasp) suçu cezasını; yağma suçu temel hali cezası ve yağma suçu nitelikli hali cezası olmak üzere iki başlıkta incelemek daha isabetli olacaktır:

Yağma Suçu Temel Hali Cezası (TCK m.148)

Suçun, TCK m.148’de düzenlenen haliyle işlenmesi durumunda faile hükmedilecek ceza, 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıdır.

Yağma Suçu Nitelikli Hali Cezası (TCK m.149)

Suçun, TCK m.149’da düzenlenen haller dahilinde işlenmesi durumunda faile hükmedilecek ceza, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır.

Yağma suçunun nitelikli halleri şunlardır:


a) Silah Kullanmak Suretiyle İşlenmesi
b) Kişinin Kendisini Tanınmayacak Bir Hale Koyması Suretiyle İşlenmesi
c) Birden Fazla Kişinin Birlikte İşlemesi
d) Yol Kesmek Suretiyle Ya Da Konutta, İş Yerinde Veya Bunların Eklentilerinde İşlenmesi
e) Beden Veya Ruh Bakımından Kendisini Müdafaa Edemeyecek Durumda Bulunan Kişiye Karşı
İşlenmesi
f) Var Olan Veya Var Sayılan Suç Örgütlerinin Oluşturdukları Korkutucu Güçten Faydalanmak Suretiyle İşlenmesi
g) Suç Örgütüne Fayda Sağlamak Amacıyla İşlenmesi
h) Gece Vakti İşlenmesi


Sıralanan durumlar, yağma suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleridir. Suçun daha az cezayıgerektiren ve TCK m.150’de düzenleme alanı bulan nitelikli halleri ise şunlardır:


I. Suçun Hukuki Bir İlişkiye Dayanan Alacağın Tahsili Maksadıyla İşlenmesi
II. Suçun Konusunu Oluşturan Malın

  1. Değerinin Az Olması

Yağma (Gasp) Suçu İndirim Halleri


Suça konu malın değerce az olması halinde, faile hükmedilecek cezanın üçte birden yarıya kadar indirilmesi mümkündür. Hakim, gerekçe göstermek şartıyla, malın değerinin az olmasına karşın cezada indirim yapmama hakkını haizdir. Suç, hukuki bir ilişkiden doğan alacağın tahsili amacıyla da gerçekleştirilmiş olabilir. Bu tür bir durumda;

  • Suçun icbar unsuru tehdide yönelikse TCK m.106’da düzenlenen ilgili fıkra,
  • Suçun icbar unsuru cebire yönelikse TCK m.86 ve 87’ye göre hükmedilecek ceza, yine 5237 sayılı Kanun’un 108. maddesi uyarınca arttırılarak hükmedilir.

Yağma suçunda etkin pişmanlık hükümleri gereği ceza indirimi, makalemizin devamında izah edilmiştir.

Yağma (Gasp) Suçunun unsurları

  • Fail

Yağma suçunu hüküm altına alan madde metni, suçun faili için özgü bir düzenlemede bulunmamış, yalnızca “kişi” ifadesine yer vermiştir. Buradan hareketle, suçun failinin herhangi bir gerçek kişi olabileceği açıktır. Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi ise, yukarıda ifade edildiği üzere nitelikli hal kapsamında değerlendirilir. Yağma suçunun akrabalar arasında işlenmesi, cezada indirim nedeni veya cezasızlık sebebi olarak değerlendirilmez.

  • Mağdur

Mağdur, suça konu malın zilyedi yahut zilyedin yanında bulunan ve fiil esnasında ilgili malı koruyan ya da yardım etmek isteyen, bu bakımdan kendisine tehdit veya cebir kullanılan kişi/kişilerdir. İşbu suçun mağduru, fail de olduğu gibi herkes olabilir. “Mağdur” ve “suçtan zarar gören” karıştırılmamalıdır. Söz gelimi; silahla tehdit etmek suretiyle bir bankanın paralarının alınması durumunda banka veznedarı mağdur; paraları alınan banka ise suçtan zarar gören sıfatını haizdir.

  • Suçun Hukuki Konusu

Suçun konusu bir başkasına ait olan menkul bir maldır.

  • Fiil

Kanun koyucu, yağma suçunun oluşması için “cebir” veya “tehdit” olmak üzere iki farklı hareket öngörmüştür. Dolayısıyla gasp suçu, seçimlik hareketli bir suçtur.

  • Manevi Unsur

Yağma (gasp) suçu, ancak kasten işlenebilir. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Fail, suçun yasal tanımında ifade edilen unsurları bilerek gerçekleştirme kastıyla hareket eder.

Yağma (Gasp) Suçları Nelerdir?

Yağma (gasp) suçları Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan” ifadesinden de anlaşılacağı üzere “tehdit” veya “cebir” olmak üzere iki farklı seçimlik hareketle işlenebilir. TCK m. 149’da nitelikli yağma; TCK m.150’de ise daha az cezayı gerektiren haller düzenlenmiştir.

Yağma (Gasp) Suçu Şartları

Yağma (gasp) suçu şartları şu şekilde sıralanabilir:

  • Suç düzenlemesi ile korunan hukuki yarar; zilyetlik ve zilyetliğe bağlı haklar, kişi hürriyeti ve vücut dokunulmazlığıdır.
  • Suçun faili herhangi bir gerçek kişidir.
  • Suçun mağduru herkes olabilir.
  • Suç, 5237 sayılı Kanun’da öngörülen iki farklı hareketten birinin icra edilmesiyle vücut bulacağı için seçimlik hareketli bir suçtur.

Yağma (Gasp) Suçu Özel Görünüş Biçimleri

Yağma (Gasp) suçunun özel görünüş biçimlerini; teşebbüs, iştirak ve içtima olmak üzere üç başlıkta incelemek yerinde olacaktır.

  • Teşebbüs

Gasp suçu, teşebbüsün mümkün olduğu suçlardandır. Tehdit ve cebire başvurulmasına karşın, mal alınmadığı takdirde, gasp suçuna teşebbüs gündeme gelecektir.

  • İştirak

Yağma suçuna iştirak halinde özel bir düzenleme mevcut değildir; iştirake dair genel hükümler uygulanır.

  • İçtima

Gasp suçu bileşik bir suç olup hırsızlık suçu ile cebir veya tehdit kullanma suçlarının bir araya gelmesi sonucu oluşur. Suçun faili, gasp suçunu oluşturan hırsızlık, cebir veya tehdit suçları nedeniyle ayrıca cezalandırılmaz; fail, yalnızca gasp suçu dolayısıyla cezalandırılır.

Yağma (Gasp) Suçu Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi

Kişi, hukuk düzeninin suç saydığı bir eylemi icra eder ve fakat hür iradesiyle pişman olur ve suç sebebiyle meydana gelen haksızlığı telafi edecek davranışlarda bulunursa, etkin pişmanlık kurumundan yararlanabilir. Gasp suçu, fail hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği bir suçtur. Fail, etkin pişmanlık kurumundan yararlanabilmesi için suçu ortaklarını, azmettirenleri , suça yardım edenleri ilgili mercilere bildirmek durumundadır.

  • Suç işlenir ve fakat dava açılmadan önce etkin pişmanlıkta bulunulursa, hükmedilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
  • Dava açılı ve fakat hüküm verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulursa, hükmedilecek ceza 1/3’üne kadar indirilebilir.

Yağma (Gasp) Suçu Zamanaşımı, Şikayet Süresi ve Görevli Mahkeme

Gasp suçu, takibi şikayete tabi suçlardan değildir; bu itibarla, suça ilişkin şikayetten vazgeçilmesi halinde ceza davasının düşmesi sonucu doğmaz. Suç, savcılık tarafından öğrenildiği anda re’ sen soruşturulur. Bu bakımdan, yağma suçuna dair herhangi bir şikayet süresi düzenlenmemiştir. Fakat, gasp suçu için 15 yıllık dava zamanaşımı süresi öngörülmüştür. İşbu suç hakkında yargılama yapmakla görevli yargı organı ise Ağır Ceza Mahkemesidir.

Yağma Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve HAGB

Yağma suçunu m.148’de düzenlenen haliyle işleyen fail hakkında altı yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmedileceğinden ve yalnızca bir yıl ya da daha altındaki hapis cezası kararı hakkında adli para cezasına çevrilme kararı verilebileceğinden, yağma suçu sebebiyle adli para cezası verilemez. Erteleme ve HAGB kararları verilebilmesi için de iki yıl veya daha az süreli hapis cezası şartı arandığından sebep, gasp suçu sebebiyle faile hükmedilecek hapis cezası hakkında erteleme ve HAGB kararı da verilemez.

Süre tutum dilekçesi nedir?

Süre tutum dilekçesi, ceza yargılamasında mahkemece verilen karara itiraz, istinaf veya temyiz için belirlenmiş sürede, gerekçeli karar tebliğ edilene kadar süreyi durdurup hak kaybı olmaması için, mahkemece verilen karara itiraz mahiyetinde sunulmakta olan dilekçedir. Uygulamada kısa temyiz dilekçesi olarak da adlandırılmaktadır.

Süre tutum dilekçesinin tertibi

Ceza davalarının farklılığından dolayı Süre tutum dilekçeleri de kişiye ve olaya özel farklılık gösterir.
Teknik ve genel olarak, Süre Tutum dilekçelerini üç kategoride, itiraz, istinaf ve temyize yönelik olarak sınıflandırabiliriz.
İtiraz süre tutum dilekçesi, itiraz için belirlenmiş yasal süreler çevresinde sunulmaktadır. Mahkemece verilen hükmün kesinleşmesini engeller (CMK 275) ve gerekçeli karar tebliğ edilene kadar yasal itiraz süresini askıya alır niteliktedir. Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren detaylı itiraz dilekçesini verebilmek için zaman kazanma amaçlı tertip edilmekte olup, mahkeme kararına itiraz iradeleridir.
İstinaf süre tutum dilekçesi, istinaf için belirlenmiş yasal süreler çevresinde sunulmaktadır. Mahkeme kararının kesinleşmesini engeller (CMK 275) ve gerekçeli karar tebliğ edilene kadar yasal istinaf süresini askıya alır niteliktedir. Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren detaylı istinaf dilekçesini sunabilmek için zaman kazanma amaçlı tertip edilmekte olup, mahkeme kararını istinaf iradeleridir.
Temyiz süre tutum dilekçesi, temyiz için belirlenmiş yasal süreler çevresinde ibraz edilmektedir. Mahkeme kararının kesinleşmesini engeller ve gerekçeli karar tebliğ edilene kadar yasal temyiz süresini (CMK 291/1) askıya alır niteliktedir. Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren detaylı temyiz dilekçesini sunabilmek için zaman kazanma amaçlı tertip edilmekte olup, mahkeme kararına temyiz iradeleridir.

Süre tutum dilekçesi nereye verilir

İtiraz veya istinaf süre tutum dilekçesini ibraz etmeye ve dilekçeyi incelemeye yetkili mahkemeler CMK 268. maddesinde belirlenmiştir.
Temyiz süre tutum istemli dilekçe, CMK 291/1 belirlendiği üzere hükmü veren mahkemeye ibraz edilmektedir.

Süre tutum dilekçesi örneği

SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ( ) CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek Üzere 

SUNGURLU AĞIR  CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO : 2022/XX ESAS

İSTİNAF EDEN SANIK : K.K.

MÜDAFİİ : Av. Samet CELT

  Yıldızevler Mah. 721. Sk. No:8/10 Çankaya/ANKARA

KONU :  SUNGURLU AĞIR  CEZA MAHKEMESİ’NİN 2022/XX ESAS

 Sayılı dosyasında 23/02/2022 TARİHLİ DURUŞMADA sanık müvekkil hakkında verilen hukuka aykırı mesnetsiz söz konusu mahkumiyet kararının istinaf incelemesi neticesinde bozulması talepli istinaf yoluna başvurduğumuza ilişkin süre tutum dilekçemizden ibarettir. 

AÇIKLAMA : 

 SUNGURLU AĞIR  CEZA MAHKEMESİ’NİN 2022/XX ESAS Sayılı dosyasında 23/02/2022 TARİHLİ görülen yargılama neticesinde müvekkil sanık aleyhine mahkumiyet kararı tesis edilmiştir. Yerel mahkemece eksik inceleme sonucu verilmiş olan hukuka ve usule aykırı mahkumiyet kararının duruşmada tefhim edilmesi üzerinde süresinde süre tutum dilekçesi verme zarureti doğmuştur.

Daha sonra süresi içinde gerekçeli istinaf sebeplerimizi ayrı bir dilekçe ile mahkemeye sunacağımız veçhile, iş bu süre tutum dilekçesini Sayın Mahkemenize ibraz ediyor ve kararı istinaf ediyoruz.

SONUÇ ve İSTEM : Sayın Başkanlığın kanuna ve hukuka aykırı olarak verilen SUNGURLU AĞIR  CEZA MAHKEMESİ’NİN 2022/XX ESAS Sayılı dosyasında 23/02/2022 TARİHLİ mahkumiyet kararının müvekkil sanık lehine iş bu süre tutum dilekçesi ile yapılacak istinaf incelemesi neticesinde BOZULMASINA; Daha sonra süresi içinde gerekçeli istinaf dilekçemizi sunmak üzere  talebimizin kabulüne karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz. Saygılarımızla.25/02/2022

                    SANIK MÜDAFİİ                     AV. SAMET CELT

HAGB itirazın yasal süresi

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması(HAGB) kararı, kural olarak itiraz kanun yoluna tabidir.
Mahkemenin HAGB kararına karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilmekte olup, usulü CMK 268. maddesinde düzenlenmiştir.

HAGB itiraz dilekçesinin tertibi

Soruşturmaların ve ceza davalarının farklılığından dolayı HAGB itiraz dilekçeleri de kişiye ve olaya özel farklılık gösterir.
Teknik ve genel olarak, HAGB itiraz dilekçelerini üç kategoride, suç vasfına yönelik, beraate yönelik ve ceza verilmesine yer olmadığına yönelik olarak sınıflandırabiliriz.
HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik itiraz dilekçesi mağdur veya avukatı tarafından verilmekte olup, karardaki fiilin başka bir suç vasfı oluşturabileceği gerekçesiyle yapılmaktadır.
Örneğin, sanık hakkında hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verilerek HAGB kurumu uygulanmıştır, mağdur veya şikayetçinin avukatı sanığın işlediği suçun hırsızlık değil de yağma olduğunu iddia ederek karara itirazda bulunabilir.
HAGB kararına karşı beraate yönelik itiraz dilekçesi sanık veya avukatı tarafından verilmekte olup, kararda sanığa isnat edilen fiilden dolayı sanığın beraatini gerektirecek hukuki sebepler gerekçe şeklinde gösterilir.

HAGB kararına karşı ceza verilmesine yer olmadığına yönelik itiraz dilekçesi sanık veya avukatı tarafından verilmekte olup, sanığın işlediği ve hakkında HAGB kararında gösterilen fiilden dolayı sanığa ceza verilmesine yer olmadığının sebepleri gerekçe şeklinde gösterilir.

HAGB itiraz dilekçesi nereye verilir

HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkemeler CMK 268. maddesinde belirlenmiştir.

Uygulamada HAGB itiraz dilekçesi bizzat HAGB kararı veren mahkeme hangisi ise o mahkemeye sunulur, mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir, yerinde gördüğünde kararını düzeltir. Mahkeme itirazı yerinde görmezse CMK 268. maddesinde belirlenmiş usule göre itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili bir üst mahkemeye gönderir.

HAGB itiraz dilekçesi örneği

ANKARA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

Gönderilmek Üzere

ANKARA 33. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

DOSYA NO : 2021/xxxx E.

HAGB KARARINA

İTİRAZ EDEN SANIK : Y. H. T.C: xxxxxxxxxxx

MÜDAFİ : Av. Samet CELT

Yıldızevler Mah. 721. Sok. No:8/10 Çankaya/ANKARA

KONU : Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/xxxx esas  sayılı dosyası kapsamında vermiş olduğu usul ve yasaya aykırı olan HAGB kararına itiraz ediyoruz ve bu itiraz incelemesi neticesinde sanık lehine BERAAT kararının verilmesi talepli itiraz dilekçemizin sunuyoruz.

AÇIKLAMALAR :

Müvekkil olay günü 07/12/2020 tarihinde etlik zübeyde hanım hastanesinin önünde ruhsatı kendisine ait olan aracı ile alkollü şekilde arabası ile seyir halinde İken aracın kontrolünü kaybedip kaldırım üzerindeki̇ ağaca vurarak kaza yapmış olup olay tarihinde müvekkilin yenimahalle karakolundaki̇ vermiş olduğu ifadeyi̇ kabul etmiyoruz. Çünkü müvekkil müdafi̇ eşliğinde olmadan baskı altında kalarak ifade  vermiş olup; alkolün etkisi altındayken ifade vermiştir. 
Bilindiği üzere her meslek grubu kendi̇ meslektaşlarını koruduğu gibi polislere karşı müvekkil tarafından hakaret edildiği ve mukavemet edildiği iddialarıyla polis merkezine götürülmüş ve müştekilerin soyut beyanları aynen yazılmış müvekkile söz hakkı dahi̇ tanınmamıştır. Yasak usulle ifade alınmıştır. 5271 sayılı CMK.nun 148/4. maddesi uyarınca müdafi hazır bulunmaksızın kolluk tarafından alınan ifade hakim veya mahkeme huzurunda doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Sanığın avukatı hazır olmaksızın verdiği ifadenin kovuşturmada doğrulanmaması halinde ikrardan bahsedilemez. (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/13261 E. , 2021/9190 K. )
Müvekkilin de anlattığı gibi; müştekiler tarafından müvekkilimin şahsına hakaret edilmesi üzerine müvekkilin şikayet edeceğini̇ söylemesi̇ üzerine olay tamamen büyümüş, fiziksel olarak tartaklanmıştır ve gözüne biber gazı sıkılmıştır. 
Müvekkilimin şikayet edeceğinden korktukları için de müvekkili kendi̇ suçlarını bastırmak adına mukavemet ve hakaretle suçlamışlardır. Biz eminiz ki̇ müvekkilim şikayet edeceğini söylemeseydi̇ kaza tespit tutanaklarını tutup olay yerinden ayrılacaklardır. 
Müvekkil müştekilere karşı kesinlikle hakaret etmemiş ve görevli memurlara da direnmemiştir. Müvekkilin gözüne biber gazı sıktıklarında müvekkil yere düşmüş  ve çırpınmaya başlamıştır. Biz tamamen müvekkilimin tekme attığı ve parmak büktürek veya tehdit ederek mukavemet ettiği iddialarını kabul etmiyoruz ve soyut buluyoruz. Suçlamaları kabul etmemekle birlikte müvekkile biber gazı sıkıldığında canının yanması sebebiyle ayaklarını asfalta sürttüğünü belirtti. Bu sırada ayağının çarpmış olabileceğini düşünüyoruz. Bu durumda da zaten müvekkilimin müştekilere karşı herhangi̇ bir yaralama ve mukavemet kastı kesinlikle yoktur. Hiç kimseyi de tehdit etmemiştir. 
Ayni zamanda olayın tanığı dinlenmemiştir. Duruşmalı yargılamanın basit yargılamadan ayrıldığı yön dosyadaki̇ tüm delilleri̇ duruşmada dinlemektir. Ancak dosyanın tanığı dinlenilmeden müvekkil aleyhine karar verilmiştir. Ceza Hukukunun ilkeleri ihlâl edilmiştir, bunlar adil yargılanma hakkı ve nitelikle meram anlatma, sözlülük ilkesi.
Tüm bu anlattığımız sebeplerle müştekilerin kendi suçlarını bastırmak için ortaya böyle bir iddia attıklarını düşünerek müvekkilimin; unsurları oluşmayan ve soyut kalan suçlamalardan beraatini talep ediyoruz.
İş bu dilekçe ile birlikte usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme kararının bozularak beraat kararı verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen ve resen gözetilecek nedenlerle; 

 Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/xxxx esas  sayılı dosyası kapsamında vermiş olduğu usul ve yasaya aykırı olan HAGB kararına itiraz ediyor olup iş bu itiraz incelemesi neticesinde sanık lehine BERAAT kararının verilmesini saygılarımla arz ve talep ediyorum.11/04/2022

             

HAGB KARARINA İTİRAZ EDEN 
SANIK MÜDAFİ
AV. SAMET CELT

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imal ve ticareti eylemleri T.C.K.’nun 188. maddesinde suç olarak düzenlenmiş olup, içeriğinde uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imali, ithal veya ihrac edilmesi, satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi şeklinde temin edilmesi, sevk edilmesi, nakledilmesi, depolanması veya kişisel kullanım amacı dışında satın alınmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir.

Yazımızda TCK 188. maddesinin bilgilendirici kısa açıklamasına yer vermekteyiz.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu nedir?

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti’ başlığı altında, Kanun’un 188. maddesi kapsamında düzenlenmiş suçları oluşturan eylemlerin genel ibaresidir.

Suçun bazı hukuki özellikleri:

  • Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına girmesi
  • Kovuşturması şikayete bağlı suçlardan olmayışı
  • Uzlaşmaya tabi olmaması
  • TCK’nun ‘Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar’ bölümünde düzenlenmiş olup, suçun hukuki konusunun kamu sağlığı olması

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları ve cezası

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imalatı, ülkeden ihracatı, ülkeye ithalatı, satışı, satışa arz ettirilmesi, veya kişisel kullanım amacı dışında satın alınması, temin edilmesi, sevk veya nakledilmesi, kabul edilmesi ve bulundurulması fiilleri ceza kanununda düzenlenmiş suçları oluşturmakta olup, işlenmesi hâlinde beş yıldan otuz yıla kadar hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

TCK Madde 188

T.C.K. 188. maddesinin metni:

Madde 188- (1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(2)(3) 

(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye’de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.

(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 27/3/2015-6638/11 md.) 

a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kanabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması, 

b) Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. 

(5) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır. 

(6) Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. 

(7) Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2)(3) 

(8) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

188/1

TCK 188/1’de uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imalatı, ithalatı veya ihracatı eylemleri suç olarak tanımlanmıştır.

188/2

TCK 188/2’de bir uluslararası ceza hukuku kuralına yer verilmiş olup, suç teşkil eden ihracat eyleminin özelliği üzerine, anılan eylemin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla, eylemi ithal olarak niteleyen ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, ülkemizde uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edileceği hakkında hüküm düzenlenmiştir.

188/3

TCK 188/3’te uyuşturucu veya uyarıcı madde konulu çeşitli eylemler tekil suç oluşturan eylemler olarak düzenlenmiştir.

188/4

TCK 188/4’de uyuşturucu veya uyarıcı madde kategori sınıflandırılmasına yer verilmiş olup, sentetik kanabinoid ve türevleri, eroin, kokain, morfin, bazmorfin maddeleri ceza artırımına sebep olarak gösterilmiştir.

Ayrıca dördüncü fıkranın ‘b’ bendinde ceza artırımına sebep olan TCK 188/3’de düzenlenen eylemlerin işlendiği yerler sıralanmıştır.

188/5

TCK 188/5’te, TCK 188/1, 188/2 ve 188/3 fıkralarında gösterilen suçların üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi ve suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlleri ceza artırımına sebep olarak gösterilmiştir.

188/6

TCK 188/6’da uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran, üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan maddeler ceza indirimine sebep olabileceği gösterilmiştir.

188/7

TCK 188/7’de suç konusu, uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmayan, fakat uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddelerdir. Gösterilmiş maddeler konulu çeşitli eylemler tekil suç oluşturan eylemler olarak düzenlenmiştir.

188/8

TCK 188/8’de eylemi gerçekleştirenlerin meslek grup sınıflandırılmasına yer verilmiş olup, TCK 188. maddesinde tanımlanan suçların, maddenin 8. fıkrasında geçen kişiler tarafından işlenmesi hâli ceza artırımına sebep olarak gösterilmiştir.

Uyarıcı veya uyuşturucu madde ticareti ve imali suçları nelerdir?

TCK‘nın 188. maddesinde, uyarıcı veya uyuşturucu madde ticareti ve imali suçları düzenlenmiştir. TCK‘nın 188. maddesi uyarınca; 188. maddede birbirinden bağımsız olarak gösterilmiş, uyuşturucu veya uyarıcı madde konulu hareketin herhangi birinin işlenmesiyle suç oluşmaktadır.

Kanun maddesinde düzenlenmiş suç oluşturan hareketler:

  •   ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç etme
  •   ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satma, satışa arz etme, başkalarına verme, sevk etme, nakletme, depolama, satın alma, kabul etme, bulundurma
  •   ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan herhangi bir maddeyi ülkeye ithal etme, ülkeden ihraç etme, imal etme, satma, satın alma, sevk etme, nakletme, depolama

İmal

TCK madde 188/1‘de öngörülen imal fiili, ham maddeyi işleyerek bir uyuşturucu madde üretmek anlamındadır. Dikkat etmek gerekir ki, saflaştırmanın dönüştürme ile eşdeğer sayıldığından dolayı, bir maddeyi saflaştırma, arındırma yöntemi ile uyuşturucu madde elde edilişi hareketi de imal olarak değerlendirilmektedir.

Buna karşın, uyuşturucu veya uyarıcı madde içeren bitkilerin ekimi, hasadı, kesimi, kurutulması gibi tarımsal işlemler TCK madde 188/1 kapsamında değerlendirilmemekte olup, uyuşturucu veya uyarıcı madde içeren bitkilerin tarımına ilişkin hususlar ceza hukukunda özel bir kanun ile düzenlenmiştir.

İthal

TCK madde 188/1‘de öngörülen ithal hareketi, başka bir ülkeden uyuşturucu maddeyi ülkemize getirme anlamındadır. Türkiye devlet sınırlarından herhangi bir taşıma yöntemiyle uyuşturucu maddenin yasadışı sokulması hareketi ithal suçunu oluşturmaktadır.

Dikkat edilmesi gerekir ki, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi bir ülkeden başka bir ülkeye ihraç etmek üzere Türkiye’yi transit geçiş kullanılması hâli, ithal veya ihraç değil, 188/3 kapsamında düzenlenmiş nakletme hareketi olarak değerlendirilmektedir.

İhraç

TCK madde 188/1‘de düzenlenmiş olan ihraç hareketi, uyuşturucu maddeyi Türkiye devlet sınırlarından yasadışı başka bir ülkeye çıkarılması veya çıkarılmasına yönelik icra hareketinin başlaması ve bu hareketlerin gümrük kapısı olan sınır bölgelerinde gerçekleşmesi anlamındadır.

Nakletme

TCK madde 188/3‘de öngörülen sevk etme ve nakletme hareketleri, uyuşturucu maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak bir yerden başka bir yere götürme veya fiilen taşıma hareketini yapmayarak aktarma, gönderme anlamındadır.

Kabul ve bulundurma

TCK madde 188/3‘de öngörülen bulundurma hareketi, bir kimsenin uyuşturucu maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak kişisel kullanım dışında bir amaçla hakimiyeti altında tutması anlamındadır.

TCK madde 188/3‘de öngörülen kabul etme hareketi, bir kimsenin başkasına ait uyuşturucu maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak, herhangi bir maddi karşılık vermeden, kişisel kullanım amacı dışında alarak kendi fiili hakimiyetine geçirmesi anlamındadır.

Satma, satın alma, satışa arz etme

TCK madde 188/3‘de öngörülen satma hareketi, bir kimsenin uyuşturucu maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak bir değer karşılığında başkasına vermesi anlamındadır.

TCK madde 188/3‘de düzenlenmiş satın alma hareketi, bir kimsenin uyuşturucu maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak, kişisel kullanım amacı dışında bir değer karşılığında kendi fiili hakimiyetine geçirmesi, mübayaa etmesi anlamındadır.

TCK madde 188/3‘de belirtilen satışa arzetme hareketi, bir kimsenin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak uyuşturucu maddenin satışı için hazırlık hareketleri yapması, piyasaya sürmesi veya sunması anlamındadır.

Başkasına verme

TCK madde 188/3‘de düzenlenmiş olan başkasına verme hareketi, bir kimsenin kendisinde bulunan uyuşturucu maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak, herhangi bir değer almaksızın ve satış amacı olmadan, başkasının fiili hakimiyetine geçirmesi anlamındadır.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçunun Unsurları

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunu oluşturan temel unsurlar, her suçta bulunması gereken üç zorunlu unsurdan oluşmakta olup, maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık unsurudur.

TCK 188. maddesinde düzenlenen suçlarda maddi unsurun mevcudiyeti için icra davranışı aranmakta olup, kanun maddesinde belirtilen herhangi bir hareketin icrası ile suçun maddi unsuru gerçekleşmiş olur. Buna karşın, suçun maddi unsurunun oluşması için suçun maddi konusunun, yani uyuşturucu maddenin bulunması şartı aranmaktadır ve bu durumda hukuka aykırı ele geçirilen uyuşturucu maddelerin, “suçun maddi konusu” olarak hükme esas alınamayacağından, suçun maddi unsurunun oluşmadığı anlaşılmaktadır.

Suçun manevi unsuru, icra edilen hareket ile kişi arasındaki manevi bağı ifade ettiğinden, TCK 188. maddesinde düzenlenen suçlarda manevi unsurun mevcudiyeti için kast aranmaktadır. Suç oluşturan hareketi icra eden kişi, kanunda belirtilen maddi unsurları ve suçun maddi konusunu bilmediği takdirde, suçun icra hareketini yaparken kasten hareket etmiş sayılmamakta olup, suçun maddi unsurunun oluşmadığı anlaşılmaktadır. Suç oluşturan hareketin icrası sırasında, taksirli sorumluluk, hareketin suç oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşme hâllerinde, TCK Madde 30 hükümleri uygulanmaktadır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarında hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesi için, suç oluşturan hareketin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yapılması aranmaktadır. 

Suçun Özel Görünüş Şekilleri

Suç ve cezalarında genel olarak, teşebbüs, iştirak, içtima ve tekerrür özel görünüş hâlleri oluşturmaktadır.

Teşebbüs

Suça teşebbüs – bir kişinin işlemek isteyerek kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da icra hareketlerini kontrolü dışındaki koşullar nedeniyle tamamlayamamış olması hâlidir.

Uyuşturucu madde imal etmek kastıyla kişinin imal hareketinin icrası için gerekli maddeleri ve malzemeleri imalatın yapıldığı yerde bulundurması ve imalat için gereken icra hareketlerine başlaması ve kontrolü dışındaki koşullar nedeniyle tamamlayamamış olması hâlinde suça teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Teşebbüs hâlinin oluşabilmesi için doğrudan imal hareketine ilişkin icrai hareketlerin başlamış olması aranmaktadır. İmalatın icrası hareketine başlamak, ham maddeyi işleyerek, dönüştürme hareketine başlamak anlamındadır.

İthal hareketinin gerçekleşmesi için maddenin Türkiye devlet sınırından sokulması hareketinin tamamlanmış olması gerektiğinden, maddenin sınır kapısında yakalanmasıyla ithal suçuna teşebbüs hâli oluşmaktadır. 

İhraç hareketinin gerçekleşmesi için uyuşturucu maddenin Türkiye devlet sınırlarından başka bir ülkeye çıkarılması hareketinin tamamlanmış olması gerektiğinden, maddenin sınır kapısında veya gümrük alanı içerisinde yakalanmasıyla ihraç suçuna teşebbüs hâli oluşmaktadır.

Kabul etme, başkasına verme, nakletme, sevk etme hareketleri tamamlanmadığında suça teşebbüs hâlinin oluşabilmesi mümkündür.

Bulundurma hareketi süregelen bir hareket olduğundan suça teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına münasip değildir.

 Tamamlanmamış satım hareketinin satışa arz etme suçu olarak nitelendirildiğinden, satım hareketinde teşebbüs hükümleri uygulanmamaktadır.

İştirak

Suça iştirak – suçun işlenmesine birden fazla kişinin katılması anlamında olup, faillik, azmettirme, yardım etme şeklinde gerçekleşmektedir.

TCK 188. maddesinde düzenlenen hareketlerden herhangi birini birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri ve hareketin icrasında bir başkasını araç olarak kullanan fakat hareketin icrasını bizzat gerçekleştirmeyen kişi fail olarak sorumlu olur.

TCK madde 188‘de düzenlenmiş olan hareketlerden herhangi birinin icrası için bir kişiyi ikna ile, rüşvetle, tehditle, menfaat vaadinde bulunarak, kışkırtarak, aldatarak, veya başka bir şekilde suçu işlemeye karar vermesinin sağlanması hâlinde suça azmettirme hükümleri uygulanmaktadır.

Uyuşturucu madde imal ve ticareti suçlarını oluşturan hareketlerden herhangi birinin icrasına yönelik maddi veya manevi katkıda bulunulması hâlinde suça yardım etme hükümleri uygulanmaktadır.

İçtima

Suçların içtimaı – birden çok suçun tek suçta toplanması anlamında olup, Türk Ceza Kanunu’na göre zincirleme suç ve fikri içtima olarak iki şekilde gerçekleştirilmektedir.

‘Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti’ ibaresi ile T.C.K. 188. maddesinde üç suç tipi düzenlenmiştir. Kişinin T.C.K.’nun 188. maddesinde düzenlenmiş birden çok suçu işlemiş olması hâlinde fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır.

T.C.K.’nun 188. maddesinde düzenlenmiş herhangi bir suçu, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı birden fazla işlenmesi veya aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi durumlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmaktadır.

Tekerrür

Suçta tekerrür – önceden işlenen bir suçun cezası kesinleştikten sonra, cezası infaz edilmiş olsun ya da olmasın, belli bir süre içinde, yeni bir suçun işlenmesi hâli anlamındadır. 

Suçta tekerrür hükümleri TCK 58. maddesinde düzenlenmiş belli koşulların oluşması hâlinde uygulanabilmektedir.

Diğer çoğu suçtan farklı olarak, TCK 188’de düzenlenen uyuşturucu madde konulu suçlarda, yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas alınmaktadır.

Sonuç

TCK 188. maddesi genel ve çok geniş kapsamlı bir madde olduğundan, uygulanmasında hassaslık gerektirdiğinin yanı sıra, öğretide de tartışma konusudur. 

Yazımızda TCK 188. maddesinin detaylandırılmış kısa anlatımını yapmaya çalıştık.

Uyuşturucu madde konulu yasal sorunlarla ilgili sorularınız varsa, hem Ceza Hukuku öğretisine hakim, hem uyuşturucu madde konulu davalarda tecrübeli, hem de adli bilimlere hakim avukata danışmanız faydalı olur. 

Şikayetten vazgeçmenin yasal süresi

Şikayetten vazgeçme olarak bilinen şikayetin geri alınması, yargılama sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar mümkündür. Şikayettin geri alınması hakkı, istinaf mahkemesi, temyiz incelemesi sürecinde de kullanılabilir.
Şikayet edilen konu soruşturma aşamasındaysa, yargılama işlemi şikayete bağlı suçlardan olup Ceza Davası açılmamış ise, soruşturma sürecinde şikayetin geri alınması halinde soruşturma sona erer, dosya kapanır.

Şikayetten vazgeçme konusu ile ilgili ayrıntılara, konuyu ele aldığımız Şikayet Hakkı Ve Şikayetten Vazgeçme başlıklı yazımızda ulaşabilirsiniz.

Şikayetten vazgeçme dilekçesinin tertibi

Soruşturmaların ve ceza davalarının farklılığından dolayı şikayetten vazgeçme dilekçeleri de kişiye ve olaya özel farklılık gösterir.
Teknik olarak, daha önce yetkili kimse tarafından yapılmış olan şikâyetin geçersiz sayılmasının yetkili makamlardan dilemek olduğundan dolayı, tertibinde de ‘şikâyetin geçersiz sayılması’ dileği hususunun yanı sıra, bu konuda iradenin açıkça anlaşılır olması gerekir.
Bir husus da, şikayeti geri alma hakkını kullanan kişinin beyanının kendisine ait olduğunu ispatıdır.

Şikayetten vazgeçme dilekçesi nereye verilir

Şikayetten vazgeçme dilekçesini, kolluk birimleri, Cumhuriyet Savcılığı, Mahkeme gibi merciler ile dilekçeyi bu makamlara iletecek kurumlardan olan valilik veya kaymakamlık gibi idari organlara sunarak şikayetinizden vazgeçme isteminizi dilemiş olursunuz. Özel durumlarda dilekçe Türkiye’nin yurtdışındaki elçilik ve konsolosluklarına da sunulabilmektedir.

Şikayetten vazgeçme dilekçesi kim tarafından verilir

Şikayetin geri alınması hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan, dilekçe bizzat şikayetçi, vekili, ve bazı durumlarda yasal temsilcisi tarafından sunulabilmekte olup, durum şikayeti geri alma hakkını kullanan kişinin beyanının kendisine ait olduğunu ispatlanmasını gerektirir. Ceza Muhakemesi Kanununda şikayeti geri almanın ne şekilde yapılabileceği ile ilgili bir düzenleme bulunmasa da, zorunlu müdafiliğe tabi durumlar açısından özel düzenleme bulunmaktadır.
Bu düzenleme, hukuki yardımdan yararlanacak on sekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını anlatamayacak derecede malûl olanların kanuni temsilcileri ile vekilin birbirlerinden haberdar olmaları ve vekil tarafından kanuni temsilcilerin bilgilendirilmeleri şartına ilişkindir.

Kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçme dilekçesi

Dilekçede, şikayetten vazgeçme iradesinin ceza davasına ilişkin olduğuna dair açık bir ifade bulunması gerekir.
Hatırlatalım ki, bu bir örnektir, ve bazı durumlarda şikayetten vazgeçme iradesinin şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde anlaşılması ve ispatı için hususların dilekçede yazılması gerekebilir.
Bunun için avukata danışmanızda fayda olur.

şikayetten vazgeçme dilekçesi

Soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçme dilekçesi

Soruşturma aşamasında sunulan şikayetten vazgeçme dilekçesinde, şikâyetçinin vazgeçme iradesini açıklıkla belli etmesi aranır. Daha önce şikayette bulunmuş kişinin şikayetten vazgeçme iradesinin açıkça anlaşılması, şikayeti geri alma hakkını kullanan kişinin beyanının kendisine ait olduğunun ispatı, dilekçenin usul ve kanuna uygun olduğu göstergelerindendir.
Örneğin, şikayetten vazgeçme iradesinin açıkça anlaşılması için, dilekçede maddi ve manevi tüm zararlarınızın karşılandığını, şüphelinin zararları giderme konusundaki çabaları hususunu ya da olaya veya şüpheliyle ilgili iyi niyetli bakış açınızı yazabilirsiniz. Önemli olan sebep aranmaksızın, vazgeçme hakkında iradenizin anlaşılır olması.

İlk kez uyuşturucudan yakalanmak, kanunda uyuşturucu konulu suç olarak tanımlanan eylemlerin şartlarına bağlı, cezai işlemi etkiler nitelikte bir alt fiildir. Etki niteliği ise, indirim sebebi görülmeksizin, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirmeyecek şekildedir.
Yazımızın konusu kanunda uyuşturucu ticareti suçları olarak sınıflandırılan eylemlerle suçlanan insanlar, onların yakınları için, suçun ilk kez işlenmesinin ne gibi cezai sonuçlara getirebileceği sorusuna yanıt aradığı konulardandır. Özellikle kişisel kullanım amacı dışında nakil, depolama, bulundurma şartlarının oluştuğu durumlarda kişinin ne gibi cezai yaptırım sonucuyla karşı karşıya kalabileceği sorusuna yanıt bulmaya çalışılmaktadır. Sıraladığımız durumlarda suçun ilk kez işlenmesi hususunun cezai sonuca etki bakımından, cezanın belirlenmesi için TCK 61. maddede gösterilen kriterlerin oluşmasında bir gösterge olarak değerlendirilebilmektedir. Bu durumda konunun cezanın şahsiliği ilkesi kapsamında olduğundan, şahsa, T.C.K.’nda belirlenen kriterlere göre farklılık gösterdiğinden dolayı, yazımızda daha somut durum olarak görülür toplum içinde Uyuşturucu Kullanma ve Bulundurma Suçu olarak bilinen durumdan bahsetmekteyiz.

Bu kapsamda yazımızda ilk kez uyuşturucudan yakalanma hususunun hukuki yaptırım sonuçlarını nasıl etkileyebileceği, yaptırımların, işlemlerin memuriyette görevlileri nasıl etkileyebileceği, memuriyete alıma etkisini, AMATEM tedavisi sicile işler mi sorularınıza yanıt bulmaya çalışacağız.

Kanunda kullanım için uyuşturucu bulundurma veya kullanma suçunun ilk kez işlenmesi

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi hakkında, eylemi ilk kez gerçekleştirmişse, Cumhuriyet Savcısı tarafından 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmektedir, ayrıca kişi hakkında bu süre zarfında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
Cumhuriyet Savcılığı Ceza davasının açılmasının ertelenmesi kararını 5 yıl süre sistemde bekletiyor.
Şüpheli gerek görülmesi hâlinde, hakkında uygulanmakta olan denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
Savcılık makamı tarafından verilen bu kararlara, şüpheliye tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz tedaviye tabi tutulmak hakkında ise, itirazda tedaviye gerek olmadığı hakkında somut, inandırıcı ve geçerli hususların bildirilmesi
önem arz eder.
Ceza Davasının açılmasının ertelenmesi süresi zarfında, şüpheliye yüklü yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar edilmesi gerekçeli iddiasıyla ertelenmiş Ceza Davasını açabilir. Bu durumda, kovuşturma şartı olan “ısrar koşulunun” gerçekleşmediği Mahkeme tarafından anlaşılırsa bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere “davanın durmasına” karar verilir. Denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin karar verilir. (C.M.K. 223/8; YARGITAY 10. C. D. E.: 2018/3560 K.: 2018/6557)

Uyuşturucudan denetimli serbestlik alan memur olabilir mi?


Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan alınan denetimli serbestlik tedbiri adli sicil kaydına işlenmiyordur, Arşiv kaydı denilen özel bir sistemde bulunmakta olup, kurumlarca yapılan güvenlik soruşturması, arşiv araştırmasında ulaşılabilmektedir. Dolayısıyla düz memur olmaya kanuni bir engel oluşturmadığı için, bu durumda memur oluna bilirse de, muhtemel bir arşiv araştırması halinde sıkıntı oluşturabilir. Kurum yönetmeliğine, işe alım şartlarına bağlı olarak farklılık göstermekte olup, memuriyette göreve alım ve atama için engel de oluşturabilir.

İlk kez uyuşturucudan yakalanmak hususunun memuriyette görevlilere etkisi


Kişinin çalıştığı kurumun yönetmeliğine göre farklılık gösterebilir. KDAE ve denetimli serbestlik tedbiri adli sicil kaydına işlenmezse de özel kayıt sisteminde bulunmaya devam eder. Bazı kurumlarda belirli aralıklarla güvenlik soruşturması yapılmaktadır. Güvenlik soruşturması esnasında kişinin çalıştığı kurumun yönetmeliğine göre memur üzerinde etkisi olabilir. Açığa alınma, görevden çıkarılma gibi durumlarda kanun yoluna başvurulabilir, hakkında olan kararın iptali için idari dava açılabilir.

AMATEM tedavisi sicil kaydına işler mi?

AMATEM tedavisi, sabıka kaydı olarak da adlandırılan adli sicil kaydına işlenmemektedir, AMATEM tedavisi hakkında kayıtlar Cumhuriyet Savcılığı kayıtlarında bulunmaktadır, ulaşılması özel izne tabidir.

Sonuç


Uyuşturucu ticareti suçları olarak sınıflandırılan eylemlerde, fiilin ilk kez gerçekleştirilmesi hususunun cezai sonuca etkisi, uygulamada cezanın şahsiliği ilkesi kapsamında değerlendirilerek, kişiye, suçun şartlarına göre farklılık göstermektedir.
Uyuşturucu kullanma ve kullanmak amaçlı bulundurma suçları olarak sınıflandırılan eylemlerde ise, fiilin ilk kez gerçekleştirilmesi hususunun yaptırımlara etkisi, çalışılan kurumun yönetmeliğine göre farklılık gösterebilir. Adli açıdan cezai sonuçlar ise, kişinin maddeye bağımlılık durumu, dava açılmasının erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranışı veya yasakların ihlaline, suçun şartlarına göre farklılık gösterebilir.

Genel

Metamfetamin – amfetamin türevi, merkezî sinir sistemi uyarıcısı olan beyaz tuz kristali görünümlü sentetik bir maddedir. Toplum içerisinde kısaca MET olarak da adlandırılmaktadır. Bağımlılık potansiyeli oldukça yüksek bir psikostimülandır. Bu özelliği uyuşturucu madde olarak sınıflandırılması sebeplerinden biridir. Nazi Almanyasında hem orduda hem de savunma sanayinde sistematik ve yüksek dozlarda kullanılmıştır.

Kompülsif bir şekilde maddeyi arama davranışına neden olan etki göstermekte. Madde, beyinde fonksiyonel ve moleküler değişiklikler oluşturur. Ayrıca kişinin şiddet içeren davranışlar sergilemesine, anksiyete, konfüzyon ve uykusuzluk gibi rahatsızlıklar yaşamasına neden olur.

İdrarda, ilk kez tek kullanım dozun ardından 4 günden fazla kalmamaktadır, sistematik kullanımla bu süre bir haftaya kadar çıkar.
Kanda, ilk kez ve tek kullanım dozun ardından kalma süresi 7 güne kadardır.
Maddenin metabolitleri, kullanımın kesilmesinden sonra bile uzun süre tespit edilebilir: tükürükte beş gün boyunca tespit edebilirsiniz, tırnaklarda ve saçta, 3 ila 4 ay arasında uzun bir süre kalabilir.

Metamfetamin cezası kaç yıl?

Metamfetamin cezası – Konuyla ilgili suç ve cezaları TCK 188 ve 191 maddelerinde düzenlenmiştir.

İmal, ithal, ihraç

İmalatı, ülkeden ihracatı, ülkeye ithalatı 5237 sayılı T.C.K.nun 188. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen suçu oluşturarak yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Metamfetamin ticareti

Metamfetamini Satma, Satışa Arzetme veya kişisel kullanım amacı dışında Satın Alma, Temin Etme, Sevk veya Nakletme, Kabul Etme ve Bulundurma fiilleri Uyuşturucu madde Ticareti suçu olarak sınıflandırılmaktadır, ve T.C.K.nun 188. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen suçu oluşturarak on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Aynı fıkraya göre metamfetamin verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olmayarak uygulanmaktadır.
Kullanımı için metamfetamini başkasına verme fiili TCK’da uyuşturucu maddeyi “başkasına verme” şeklinde tanımlanan suçu oluşturur, ve fail T.C.K.nun 188. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen ceza ile cezalandırılır.

Metamfetamin kullanımı

Kullanmak için metamfetamini satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da metamfetamin kullanan kişi, T.C.K.nun 191. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen fiili gerçekleştirmiş olarak iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Şüpheli hakkında beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir, bu süre zarfında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

Metamfetamin kullanım sınırı

Suça konu metamfetamin miktarı, kişisel kullanım kastının aksi kanıtlanamadığında, sanığın maddeyi kişisel kullanımı lehine olan diğer gösterge ve delillerle birlikte değerlendirilmekte olup, maddenin saflığı ve kişisel kullanım miktarı hakkında görüş mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumu’na sorulmaktadır.
Maddenin saflığı, bileşimin terkibi gibi etkenler kişisel kullanım miktarının tespiti görüşünü etkilemekte olup, nedeniyle uygulamada bu hususa ilişkin emsal bir Yargıtay kararından daha çok Adli Tıp biliminin incelikleri önem arz etmektedir.

Sınıflandırma

Metamfetamin dahil olduğu kategori sınıflandırmasına göre, 5237 sayılı T.C.K.’nda ceza arttırımına sebep olarak gösterilmiş değildir.

Sonuç

Hakkınızda metamfetamin imal, ithal, ihracatı, ticareti, kullanımı ile ilgili soruşturma yürütülüyorsa, veya yargılanma sürecindeyseniz, konuya hakim uzman bir avukata ihtiyacınız vardır.
Uyuşturucu suçları konusunda uzman bir avukatın, uyuşturucu davalarında tecrübeli olmasının, Yargıtay kararları ışığında Uyuşturucu Suçları konusuna vasıf olmasının yanı sıra, uyuşturucu ile ilgili adli bilimlere hakim olması gerekir, yani maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıyla suçların ve hukuki uyuşmazlıkların çözümünde bilginlik gerektiren kriminalistik bilim dalında uzman olması lazım.
Uyuşturucu suçları ile ilgili hukuki yardıma ihtiyacınız varsa, uyuşturucu suçları avukatı Samet Celt ile iletişime geçerek hem profesyonel hukuki danışmanlık hizmeti alabilirsiniz, hem de vekaleten bizzat davanızla ilgilenmesi için yardım alabilirsiniz.

Gözaltına alma nedir?

Gözaltına alma, suç şüphesi üzerine yakalanan kişinin, suçu işlediğine ilişkin emarelerin varlığı halinde, Cumhuriyet Savcısının kararıyla, soruşturmanın tamamlanması amacıyla, soruşturmanın yürütülmesi açısından zorunlu olması halinde kolluk tarafından belirli bir süre alıkonulması işlemidir. Özetle; şahıs yakalandığında, savcılıkça bırakılmazsa, yazılı bir emirle gözaltına alınmıştır demektir.

Yakalama daha ziyade fiili bir durum iken; gözaltı hukuki bir işlemdir ve mutlaka Cumhuriyet Savcılığının kararını gerektirir. Gözaltı süresi kural olarak yakalanma anında itibaren 24 saattir. Gözaltı süresinin sonuna kadar kullanılması kolluğa ya da savcılığa verilmiş bir hak değildir. En kısa sürede işlemleri bitirmekle yükümlüdürler.

Gözaltına alınmak için suçu işlediğinize ilişkin emarelerin (iz, belirti, kanıt, bulgu) bulunması ve gözaltının soruşturma için zorunlu olması gerekmektedir. Yani gözaltına almak keyfi olmamalıdır.

Gözaltı süresi; yakalama anından itibaren 24 saat, Özel Mahkemeler kapsamında bir suçsa 48 saattir. Gözaltı süresine “en yakın hakim” önüne çıkarılması gereken süre eklenir. Bu süre (yolda geçmesi için öngörülen süre) 12 saati geçemez. 12 saat kolluğa tanınmış bir ek süre değildir.

Toplu suçlarda; (üç veya daha fazla kişice işlendiği iddia edilen suçlarda),

–  Delillerin toplanmasındaki güçlük,

Veya

–  Şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle;

Cumhuriyet savcısı, gözaltı süresinin her defasında bir günü geçmemek kaydıyla, üç gün süreyle uzatılmasına dair yazılı emir verebilir.

Bu konuda Çocuklar için özel düzenleme bulunmaktadır. 12 yaşın altındaki çocuklar suç soruşturması nedeniyle yakalanamaz, gözaltına alınamaz. 12 -18 yaş arası çocuklar yakalandıklarında “derhal” savcılığa gönderilir, soruşturma işlemleri bizzat savcı tarafından yapılır.

  • Çocuklar savcı huzuruna çıkarılıncaya kadar kolluğun çocuk biriminde tutulur
  • Çocuk birimi yoksa yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulur.
  • Suça sürüklenen çocuk hakkındaki soruşturma çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılır.
  • Çocuklara zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamaz
  • Ancak; zorunlu hallerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlüklerini bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlem alınabilir.

Gözaltında iken varolan haklar şunlardır:

a) Yakınlarınıza haber verilmesi hakkı,

b) Bir avukatın hukuksal yardımından yararlanma hakkı,

c) Haklarınız ve ne ile suçlandığınız hakkında bilgilendirilme,

d) Bir doktor tarafından muayene edilme hakkı,

e) Üzerinize atılı suçla ilgili bilgi vermeme-susma hakkı

f) Gözaltı işlemine karşı itiraz etme hakkı

Bu haklarınızı ezberlemeniz gerekmiyor, yazılı olarak bu haklarınızın sayıldığı bir liste size zaten verilmek zorundadır.Avukata erişim hakkı hiçbir şekildeengellenemez veya kısıtlanamaz. Avukatın hukuksal yardımından yararlanma ;

  • Sizinle görüşme,
  • İfade ve sorgu sırasında yanınızda bulunma,
  • Yer gösterme-keşif-teşhis gibi işlemlere katılmayı kapsar.

Avukatınızla görüşme hakkınız sınırlı sayıda değildir, aynı gün içinde ihtiyaç duyduğunuz kadar sıklıkta avukatınızın çağrılmasını isteyebilirsiniz!

Ancak, Terörle Mücadele Kanunu(Özel Yetkili Mahkemelerce bakılan suçlar) kapsamında yakalanmışsanız,   bu kapsamdaki suçlar açısından avukatla görüşme hakkınız hakim kararıyla 24 saat süreyle kısıtlanabilir, fakat bu süre içinde ifadeniz alınamaz.

Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde yürütülen soruşturmalarda ifade alma sırasında avukat sayısı 1 ile sınırlandırılmıştır. Savcılığın tutuklanma talebini incelemekle görevli mahkeme sorgusunda ise en fazla 3 avukat hazır bulunabilir.

Avukat ile görüşme denetime tabi değildir. Avukatla, her zaman ve kimsenin duyamayacağı bir biçimde görüşme hakkına sahipsiniz. Avukatınızın size verdiği belgeler ve yaptığınız yazışmalar, kural olarak,  denetime tabi tutulamaz.

Zorunlu avukat

18 yaşından küçükseniz, sağır veya dilsizseniz, cezasının alt sınırı 5 yıl olan bir suç isnat ediliyorsa, tutuklamaya sevk edilmişseniz avukat olmadan ifadeniz alınamaz.

Doktor muayene hakkı

  • Gözaltına alındığınızda,
  • Gözaltı süreniz uzatıldığında,
  • Emniyet birimleri arasında yer değiştirildiğinde,
  • Gözaltında bulunduğunuz şube veya şehir değişiyorsa,
  • Gözaltı sonrası mahkemeye sevkiniz öncesinde,
  • Serbest bırakılmadan önce, böyle bir talebiniz olmasa bile doktor muayenesinden geçmeniz gerekmektedir.

Bu durumlar dışında;

  • Yakalanırken veya gözaltındayken işkence gördüyseniz,
  • Gözaltındayken, sağlık durumunuzda bozulma olduysa doktor kontrolünden geçme talebinde bulunabilirsiniz.

Muayene esnasında dikkat edilmesi gerekenler

Doktorunuzla yalnız görüşün. İçeriye kolluk giriyorsa çıkarılmasını talep edin, bu mümkün olmuyorsa avukatınızın da gelmesini isteyin ve tutanağa hazır bulunanları yazdırın. Böylelikle talebinize rağmen kolluğun dışarı çıkmadığı kayıt altına alınmış olacaktır. Giriş raporunuzun bir örneğini almayı unutmayın. Bu rapor size verilmek zorundadır.

Yazılı onayınız olmadan vücudunuzdan kan veya doku örneği alınamaz. Bu konuda onayınız yok ise bunu belgeye mutlaka geçirtin. Durumla ilgili çıkış raporunuzu savcıdan talep edin! Fotoğraf çekmek ve parmak izi almak için hakim kararına gerek yoktur, zorla yapılabilir. Buna karşın kan ve doku örneği alınması için hakim kararı gereklidir.

Bilgilendirme hakkı

Yakalandığınız anda, haklarınız ve suçlamaya ilişkin olarak yapılan bildirim yazılı olmak zorundadır. Yazılı yapılması mümkün değilse sözlü olarak derhal bildirim yapılmalıdır. Bu bildirim anlayacağınız vir dilde ve şekilde yapılmalıdır.

Susma hakkı

Hakkınızdaki suçlamalarla ilgili bilgi vermeme(susma) hakkına sahipsiniz. Ancak susma hakkı kimlik bilgilerini kapsamaz. Kimlik bilgisini vermemek kabahati kimlik bilgisi ile ilgili yalan beyanda bulunmak ise suçtur. Susma hakkı tüm sorular için kullanılabilir. Kısmi olarak da kullanılabilir. İstediğiniz soruya cevap verip istediğiniz soruya cevap vermek istemeyebilirsiniz.

İtiraz hakkı

Yakalama işlemine, gözaltı kararına, gözaltı süresinin uzatılması kararına itiraz edebilirsiniz. İtirazınızı;

  • İfade sırasında talepte bulunarak ve bunun tutanağa geçmesini sağlayarak,
  • Dilekçe vererek,
  • İtirazınızı kolluk aracılığı ile yapmışsanız talebiniz en seri şekilde/derhal sulh ceza hakimine ulaştırılmak zorundadır.

İşkence

Kolluk, size karşı insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel veya ruhsal yönden  acı çekmenize ya da algılamanıza neden olan, irade yeteneğinizin etkilenmesine, aşağılanmanıza yol açan söz ve davranışlarda bulunuyorsa bunun adı işkencedir.

İşkence iddianız varsa bunu mutlaka rapora geçirtin, vücudunuzdaki bütün işkence izlerini nedenleri ile birlikte rapor ettirin.

Yakalama işlemi tamamlanmış yahut hakkında gözaltı kararı verilmiş bir kişiye;

** vurmak,

** itmek,

** tükürmek,

** hakaret etmek,

** üstüne su dökmek,

** saçını çekmek,

**tehdit etmek,

**cinsel veya sosyal açıdan taciz etmek,

**gerekmediği halde sürekli dokunmak,

**belli bir pozisyonda durmaya zorlamak,

** tuvalete çıkarmamak,

**ayakta bekletmek,

**uyutmamak, su/yemek vermemek,

**yüksek ışığa ve sese maruz bırakmak,

**çok sıcak, çok soğuk mekanda durmaya zorlamak,

**soğuktan korunmak için gerekli eşyayı temin etmemek gibi davranışların tamamı işkencedir.

İfade alma

Şüpheli, ifadesi alınırken; kimliğine ilişkin soruları doğru olarak yanıtlamak zorundadır. Kendisine hakları yeniden hatırlatılır. Ayrıca, kendisine şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği ve lehine olan hususları ileri sürebileceği hatırlatılır.

İfade tutanağı

İfade bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta;

–  İfade işleminin yapıldığı yer/tarih ve saati,

–  İşleme katılanların isim ve imzası,-  İmzadan çekinmeniz halinde bunun nedenleri bulunmalıdır.

İfade almada yasak usuller

Şüphelinin beyanı özgür iradesine göre dayanmalıdır. Bunu engelleyici;

-işkence

-aldatma

-kanuna aykırı bir yarar vaadi yasaktır. Yasak usuller ile elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa dahi delil olarak değerlendirilemez.

Gözaltının sonlanması

Gözaltındaki bütün işlemleriniz tamamlandıktan sonra doğrudan bırakılabilirsiniz. Savcı tarafından çağrılarak yeniden ifadeniz alınabilir. Savcı ifadenizi aldıktan sonra sizi serbest bırakabilir veya tutuklanmanız istemiyle hakime sevk edebilir. Savcı tarafından tutuklanma istemi ile hakime sevk edildiyseniz, yanınızda avukat bulunması zorunludur. Gözaltında bulunduğunuz süre yakalanma anınızda başlayıp, hakim karşısına çıkartılıp kimliğinizin tespit edildiği anda biter. Hakim suçlama ile ilgili olarak  gözaltına alma süresi boyunca uğradığınız bütün hak ihlallerini, itiraz ve şikayetlerinizi hakime anlatmalı ve tutanağa geçirtmelisiniz. Şahsın üzerinde fiziksel bir yaralanma izi varsa bunu da hakime göstermekten çekinmemelidir. Sonuç olarak koşulları  varsa tutuklanmasına, salıverilmesine veya adli kontrol ile salıverilmesine karar verilir.

görevi kötüye kullanma suçu

Görevi kötüye kullanma nedir?

Görevi kötüye kullanma – Ceza Hukukuna göre, bir kamu görevlisinin görevini yapmaması veya görevinin gereklerine aykırı bir şekilde yapmasıdır. Görevi kötüye kullanma, suç olarak kabul edilmesi için, iki şekilden birinde meydana gelmesi gerekir :

Kamu görevlisinin görevini görevinin gereklerine aykırı hareketle yapma şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu,

Kamu görevlisinin görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterme sonucu belirli bir zarar oluşturması, yani görevi ihmal veya gecikme şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu.

TCK md.257’de şu şekilde düzenlenmiştir:

Madde-257

(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) (Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.)

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Şartları

Her hukuka aykırı fiil görevi kötüye kullanma suçunun oluşmasına neden olmaz, görevi kötüye kullanma suçunun ortaya çıkması için görevin gerekliliklerine aykırı hareket etme durumu olmalıdır.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu nasıl oluşur?

Görevi kötüye kullanma suçunu oluşturan unsurlar niteliğe bağlı olarak değişmektedir.
Bu unsurlar yalnızca kamuda çalışan görevlilerin işleyebilmesi, görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi, ihmal durumu.

Görevi kötüye kullanma şikayete tabi mı?

T.C.K’nun 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu, takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir.

Soruşturma iznine tabi mi?

Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin “görevi sebebiyle” işlediği bir suç olduğundan soruşturma iznine tabidir.

Sonuç

Ceza hukukunda görevi kötüye kullanma suçunun faili memur olarak belirlenmiştir, bu suç sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen bir suçtur. Bu sebepten özgü bir suçtur.

Kriminolojiye göre, görevi kötüye kullanma suçu, önlem alınmadığı taktirde diğer daha ağır suç oluşturacak bir fiile araç öğesine dönüşen suçlar kategorisindedir.

Hakaret suçu şerefe karşı suçlar başlığı altında düzenlemiş suçların içerisinde yer almaktadır.Şerefe karşı suçlar, TCK’nın ikinci kitabının ikinci kısmının sekizinci bölüm başlığı altında hakaret suçu üzerine inşa edilmiştir. Hakaret suçu TCK m.125- 131 arasında düzenlenmiştir.

Şerefe karşı saldırı teşkil eden bazı fiiller hakaretin dışında bazı farklı suç tiplerine de vücut verebilmektedir. Dolayısıyla bazı fiiller sadece insan şerefini ihlal etmekte iken bazı fiiller ise insan şerefinden başka bazı değerlere de zarar vermektedir. Bu tarz suçlara ise tahkir suçları adı verilmektedir. Tahkir suçları salt insan şerefini ihlal ediyorsa buna genel tahkir suçları, bundan başka birtakım manevi değerleri de ihlal eden suçlara özel tahkir suçları denmektedir. Örn, m.299 Cumhurbaşkanına hakaret, m.300 devletin egemenlik alametlerini aşağılama, m.341 yabancı devlet bayrağına karşı hakaret vs. Ancak, özel tahkir suçları konumuz dışında olduğu için sadece genel tahkir suçlarına değinilecektir.

ETCK’da şerefe karşı işlenen suçlar, hakaret ve sövme suçu olarak ikiye ayrılmıştı. TCK’da bu ayrım kaldırılmış ve sadece hakaret suçu düzenlenmiştir. Böylelikle, sövme suçu da artık hakaret suçu haline getirilmiştir. Böyle bir olayın faili ya da mağduru olduysanız size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’da Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan  onur duyarım.

  TCK m.125, 5 fıkra halinde düzenlenmiştir.

KORUNMAK İSTENEN HUKUKİ YARAR NEDİR?

Bu suç ile korunmak istenen hukuki yarar şeref hakkıdır. Şeref hakkı ise iç ve dış şeref hakkı olarak ikiye ayrılır. İç şeref hakkı (sübjektif); kişinin kendisine yönelik beslediği şeref duygusudur. Yani, kişinin kendisine biçtiği şeref değeridir. Dış şeref hakkı (objektif) ise, kişiye üçüncü kişilerin biçtiği şeref değeridir.

Öğretide baskın görüşe göre, şeref hakkı hem iç hem de dış şeref hakkını birlikte kapsamaktadır. TCK’da da onur ve şeref ifadesiyle iç şeref hakkı, saygınlık ifadesiyle dış şeref hakkı korunmak istenmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da verdiği bir kararında suç ile korunan hukuksal değerin; kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğunu belirtmiştir.

Hakaret suçunun maddi konusu, hakaret oluşturan hareketlerin muhatabı olan kişidir. Hakaret suçunun hukuki konusu ise kişinin onur, şeref ve saygınlık hakkıdır.

Bu suç, konu bakımından tehlike suçudur. Çünkü, suçun oluşabilmesi için kişinin şeref veya saygınlığının zarar görmüş olması gerekmemektedir.

Hakaret suçu; ani, sırf hareket suçu ve neticesiz bir tehlike suçu olarak karşımıza çıkmaktadır.

HAKARET SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI NEDİR?/ HAKARET SUÇU NASIL OLUŞUR ?

hakaret suçunun maddi unsurunu oluşturan hareketler; somut bir fiil veya olgu isnat etmek ve sövmek olarak 2’ye ayrılmaktadır.

Hakaret suçu seçimlik hareketli (bu hareketler de kendi içinde serbest hareketli) bir suçtur. Bu suçu oluşturan hakaret niteliği taşıyan hareketler, sınırsız ve değişik şekillerde işlenebileceği için bu aynı zamanda da serbest hareketli bir suçtur. Başka bir ifadeyle, bu suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler; söz, yazı, görüntü, resim, karikatür, mimik hareketleri gibi her türlü şekilde işlenebilir.

Bu suç, ani/şekli/neticesi harekete bitişik/sırf hareket suçudur.

Bu suçu oluşturan hareketler, icrai şekilde işlenebileceği gibi ihmali bir

şekilde de işlenebilir. Bu tartışmalara konunun ilerleyen noktalarında değineceğiz.

Toplum nazarında şerefsiz sayılan kişilerin de ceza hukuku nazarında korunması gereken şerefleri vardır.

Bu iki seçimlik hareketin ortak noktası, başkasının onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelik taşımasıdır. Dolayısıyla, fiilin bu nitelikte olması yeterli olup mağdurun gerçekten onur şeref ve saygınlığının rencide edilmiş olması gerekmemektedir. Fiilin bu nitelikte olup olmadığının tespitinde ise Türk toplumunda geçerli olan ortalama örf ve âdet kuralları dikkate alınacaktır.

Ortalama örf ve âdet kuralları gereğince tahkir edici nitelikte sayılmayan bir fiile karşı mağdurun aşırı alınganlık ve duyarlılık göstererek rencide olmuş olması durumunda, suçun maddi unsuru oluşmadığı için suçun oluşmadığı kabul edilmektedir. Örneğin, Allah belanı versin ifadesi hakaret teşkil etmemektedir. Dolayısıyla da kişi bu ifadelere aşırı alınganlık gösterse dahi suç oluşmayacaktır. Yani tehdit suçunda da olduğu gibi suçun oluşup oluşmadığının tespitinde objektif kriterler esas alınmaktadır. Görüldüğü üzere çok istisnası bulunan bir suçtur. Böyle bir olayın faili ya da mağduru olduysanız size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’da Ağır ceza avukatı Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan  onur duyarım.

TCK 86. madde ye baktığımız zaman kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahale ile giderilecek olan yaralama ve giderilemeyecek olan yaralama şeklinde ikili bir ayrım yapıyoruz.

Basit tıbbi müdahale giderilebilecek olan yaralamanın kısaltılışı BTM’dir. Bu ifadeden basit tıbbi müdahale dediğimiz anlaşılabilir.

TCK 86/1 ve TCK 86/3’de BTM ile giderilemeyecek yaralama, TCK 86/2’de ise BTM ile giderilecek yaralama düzenlenmiştir. BTM ile giderilebilecek yaralama şikâyete tabiidir, giderilemeyecek yaralama re ’sen soruşturulan bir suç olarak karşımıza çıkıy

BASİT TIBBİ MÜDAHALE (BTM)’DEN BİZ NE ANLAMALIYIZ?

BTM ile giderilebilecek yaralanmalar senin vücuduna, sağlığına veya algılama yeteneğine zarar vermekle birlikte basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralamalardır. Örneğin, birine tokat atarak ya da yumruk atarak ekimozlar yaratmak, vücudunun herhangi bir yerini basitçe çizmek gibi…

KASTEN YARALAMA SUÇU KONUSU NEDİR?

Suçun maddi konusu kasten yaralanan insandır. Suçun hukuki konusu ise, vücut veya beden bütünlüğü hakkıdır. Beden bütünlüğü, maddi (fiziksel) veya manevi (ruhsal) olabilir. Suçun faili ise herkes olabilir. Ancak, belirli akrabalık ilişkisi veya kamu görevliliği söz konusu olursa, ceza artacaktır.

Kişi, kendisini yaraladığı takdirde suç oluşmayacaktır. Çünkü fail ile mağdurun aynı kişide birleşmesi mümkün değildir. Ancak, kişinin kendi kendisini yaralaması özel bir amaç taşıyorsa suç oluşturabilecektir. Örneğin, askerlik yapmamak için askerlik yapmaya engel bir şekilde kendisini yaralarsa, AsCK, m. 79’da düzenlenen suçu oluşacaktır.

Kasten yaralama suçu hem icrai hem de ihmali hareket ile işlenebilir. Zaten m.88’de Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçu düzenlenmiştir. Örn, iş bitmesine rağmen inşaat iskelesinin zamanında kaldırılmayarak iskelenin çökmesi sonucunda bir kişinin yaralanması durumunda, failde olası kast varsa, olası kast ile yaralamanın ihmali hareket ile işlenmesi durumu söz konusu olacaktır. Kasten yaralama suçunun ihmali hareket ile işlenmesi halinde verilecek cezada indirim de uygulanabilecektir. Böyle bir olayın faili ya da mağduru olduysanız size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’de  Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan  onur duyarım

Kasten yaralama suçu, ani bir zarar suçtur.

KASTEN YARALAMA SUÇUNUN MADDİ UNSURUNU OLUŞTURAN HAREKETLER

Bu hareketler maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Örneğin, bir kişi bıçakla yaralanabileceği gibi, sağlık ya da algılama yeteneğini bozacak nitelikle yalan bilgi vermek, sağlık ya da algılama yeteneğini bozacak bir ortama sokmak veya komşusu tarafından geceleri uzun süre yüksek sesle müzik dinletilerek de yaralanabilir.

Yargıtay CGK, bir kararında kişinin kahvesine uyuşturucu madde katarak midesinin yıkanmasına sebep olma olayında, kasten yaralama suçunun varlığını kabul etmiştir.

Kasten yaralama suçunu oluşturan hareketlerin mutlaka doğrudan mağdura yönelmesi gerekmez. Örn, hipnotik hareketler, korkutucu, sinir bozucu, sağlık veya algılama yeteneğine etki edici dolaylı hareketler ile de bu suç işlenebilir.

KASTEN YARALAMA SUÇU SEÇİMLİK NETİCELİ BİR SUÇ MUDUR ?

Bu seçimlik neticeler de kendi içinde serbest hareketlidir. Bu seçimlik neticeler; 1)Vücudun acı hissetmesi, 2)Sağlığın bozulması, 3)Algılama yeteneğinin bozulması durumlarıdır.

Kasten yaralama suçunu oluşturan hareketlerin birden fazla olması halinde; yer, zaman, amaç ve mağdur birliği bulunmak koşuluyla tek suç sayılır. Bu nedenle, arka arkaya atılan kurşunlar farklı kişilere yönelik olursa, kişi sayısınca suç oluşur. Aynı kişiye yönelik olursa, tek suç oluşur. Ayrıca, 3 gün üst üste her gün birer sopa darbesiyle bir kişiye vurma (m.43/3 gereği) neticesinde 3 ayrı kasten yaralama suçu meydana gelecektir. Görüleceği üzere fazla ayrıntıları bulunan bir durumdur. Böyle bir olayın faili ya da mağduru olduysanız size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’da  Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan  onur duyarım

Mühür bozma mühür fek ki suçu da denir. Kasten işlenen bir suçtur. Mührün amacı ya da buradaki mühür bozma suçundaki kurulan hukuksal değer kamu güvenilirliğidir. Kamu güvenirliliği dediğimiz hususta hukuk nezdinde korumaya çalıştığı değer toplumun devlete olan ;satın alınmaz, eşit işlem yapar ,tarafsız davranır, devlet kendi adına iş yapacak kişiyi özenli ve titiz seçer bu nedenle kişiler bu kişiler dürüsttür. Devletin yaptığı işlemler geçerlidir ve herkes aynı kurallara tabidir.Kimse kuralları hile ile çiğneyemez fiillerin sonuçları vardır güven duygusunu korumaktadır. Sonuç olarak bu suçta öncelikle kamu idaresinin saygı ve itibari korunur. Böyle bir olayın faili olduysanız size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’de Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan onur duyarım.

MÜHÜR BOZMA SUÇU NASIL İŞLENİR?


Mühür bozma müzik konulma amacının dışında hareketler yapılmasıyla meydana gelir.
1)Mühür bozma suçu temelde iki farklı fiil ile gerçekleştirilir birisi mührün kaldırılması yani var olan mühürün kaldırılıp ,sökülmesi, yakılması ,bozulması gibi mührün üzerine bir fiil yapılan işlemlerdir.
2)İkinci film ise mührün konulma gayesine aykırı kullanımıdır. Bu fiil de mührü fiziki olarak herhangi bir yakma kırma bozma gibi suçun işlenmemektedir. Fakat mührün konulmasının amacını yıkmak üzere mühür işlevini görmezden gelmekten oluşan bir fiildir. Örneğin bir dükkanın önüne bir mühür konulduğunda mührün kaldırılmadan dükkanın işletmesine devam edilmesi, mührün konulma gayesine aykırı bir kullanımıdır. Bu kullanımı ya da bu fiil neticesinde de mührün fekki suçu işlenir.


MÜHÜR FEKKİNİ CEZASI NEDİR?


TCK203’e göre altı aydan üç yıla kadar hapis cezası veya adli ceza verilir.Mühür suçu mühür bozma suçu şikayete tabi suçlar arasında değildir haliyle şikayete tabi suresini olmadığından dolayı herhangi bir şikayet süresi de bulunmamaktadır.Görüldüğü üzere pek çok ayrıntısı bulunan bir konudur. Ankara’de Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan onur duyarım.

Bir suç işlendiğine dair şikayet ya da ihbar alan savcının soruşturma sürecinde fiilin suç teşkil edip etmediğini ya da failin suçu işleyip işlemediğini anlamak amacıyla deliller topladığı ,şüpheli ile ilgili işlemlerin yapıldığı aşamaya soruşturma aşaması demekteydik.

TAKİPSİZLİK KARARI YANİ KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR NEDİR?

Takipsizlik kararı ise soruşturma aşamasında şüphelinin fiili işlediğine dair yeterli delillerin olmaması sebebiyle verdiği karardır. Bu karar verildikten sonra kişi şüpheli sıfatından kurtulup hakkında açılan dosya kapanmış olur.

Size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’da  Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan  onur duyarım.

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Nasıl Verilir ?

Temel de 7 sebep bulunmaktadır

1)Cumhuriyet Savcısı’nın soruşturmaya başlayıp da araştırma sonucunda kovuşturmaya yani yargılama aşamasında geçmeye yeterli delil bulunmaması halinde takipsizlik karar verilir.

2)Diğer temel sebeplerinden birisi de etkin pişmanlıkdır etkin pişmanlık hükümleri uygulanması cezasızlık nedenlerin biri söz konusu olması durumunda gene savcı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir.

3) Diğer temel sebeplerinden birisi de kovuşturma olanağının bulunmaması halinde söz konusu olması durumunda gene savcı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir. Örneğin yaş küçüklüğü sebebiyle kovuşturma olanağının bulunmaması durumunda.

4)Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarının etkili olduğu etkenlerden birisi de şikayet hakkından mağduru şikayetten vazgeçmesidir.

5)Kamu davasının ertelenmesi kararından sonra denetim süresinin sonunda

6) Kamu görevlisi hakkında izin verilmediğinde

7)Uzlaştırma sonunda bu sebeplerle savcı takipsizlik kararı verebilir ve dosya kapanır.

Bir olayın mağduru ya da faili olduğunuzda bu vakıayı hukuki destek alarak çözmeniz sizin için en iyi bir çözüm olacaktır. Size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara’da  Av. Samet Celt olarak desteklerimi ve deneyimlerimi paylaşmaktan  onur duyarım.

Şikayet hakkı nedir?

Şikayet Hakkı, kanunda suç olarak tanımlanan bir fiilin, savcılık tarafından soruşturulması veya mahkemelerce şüphelinin yargılanması için, suçun mağduruna ya da zarar görenine tanınan kişiye sıkı sıkıya bağlı bir Kamu Hukuku hakkıdır.

Şikayet hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, bizzat hak sahibi kullanır, başkasına, mirasçılara geçmez. Ancak, kişinin sağlığında şikayet hakkını kullandıktan sonra vefat etmesi halinde, mirasçıları yargılama aşamasında ceza davasına müdahil sıfatıyla katılabilirler.

Şikayette bulunan, var olan durumdan ve olaydan şikayetçi olan kişiye ceza mahkemelerinde müşteki denilmektedir. Müşteki sıfatını taşıyan taraf, gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel bir kişi de olabilir.

Şikayetten vazgeçme nedir?

Şikayetten vazgeçme, yargılama işlemi şikayete bağlı suçlarda, şikayet hakkını kullanan mağdur veya zarar gören kişinin şikayetinden vazgeçmesi, geri alması ile soruşturmayı sona erdiren, yargılama aşamasına geçilip ceza davası açılmışsa, davanın düşmesine yol açan bir hukuki işlemdir.

Soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçme

Soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçilmesi halinde, fiil, yargılama işlemi şikayete bağlı suçlardan ise soruşturma sona erer. Dava açılmadan dosya kapanır. Eğer şikayet konusu fiil birden fazla kişi tarafından işlenmişse, bir kişi hakkında şikayetten vazgeçme, diğer kişilerin de hukuki durumunu aynı şekilde etkiler.

Yargılama aşamasında şikayetten vazgeçme

Şikayetten vazgeçmenin yargılama sürecinde kullanılması halinde, fiil, yargılama işlemi şikayete bağlı suçlardan ise ceza davası hakkında düşme kararı verilir. Eğer şikayet konusu fiil birden fazla kişi tarafından işlenmişse, tek bir kişi hakkında şikayetten vazgeçilmesi halinde dahi, mahkemede açılan ceza davasının düşmesi kararından tüm kişiler yararlanır.

Şikayetten vazgeçme halinde verilecek karar, vazgeçme yargılama sürecinde yapılmışsa, şüphelinin kabulüne bağlıdır. T.C.K.’nun 73. maddesi 6. fıkrasına göre vazgeçme onu kabul etmeyen kişiyi etkilememektedir. Eğer kişi şikayetin geri çekilmesini kabul etmezse, ceza davası hakkında düşme kararı verilemez ve yargılamaya devam edilir. Bu durumda kişi yargılama sonunda hakkında beraat kararı verilmesini talep edebilir.

Yargılama işlemi şikayete bağlı olmayan suçlarda, şikayetten vazgeçilmişse, dava hakkında düşme kararı verilmez, kamu davasına devam edilir.

Şikayetten vazgeçme nasıl yapılır

Şikayetten vazgeçme başvurusu, kolluk, savcılık, mahkeme gibi merciler ile valilik veya kaymakamlık gibi idari organlara dilekçe sunarak da yapılır. Cumhuriyet savcılığı veya mahkemenin, hakimin huzurunda açıkça beyanla da yapılır.

Önemli husus, şikayetten vazgeçme iradesinin şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde anlaşılmasıdır.

Şikayetten vazgeçme dilekçesi örneğine, ve dilekçe ile ilgili ayrıntılara – Şikayetten Vazgeçme Dilekçesi Örneği başlıklı yazımızda ulaşabilirsiniz.

Şikayet ve şikayetten vazgeçmenin yasal süreleri

Yargılama işlemi şikayete bağlı suçlarda, şikayet süresi 6 ay olarak düzenlenmiş olup, bu süre mağdurun veya zarar görenin şikayet edeceği kişinin kim olduğunu öğrendiği günden başlar.

Şikayetten vazgeçme, yargılama sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar mümkündür. Şikayettin geri alınması hakkı, istinaf mahkemesi, temyiz incelemesi sürecinde de kullanılabilir.

Şikayet hakkı bize ne sağlar?

Kişiler arasında olumsuz durumları davaya konu ederek ; kişilerin birbirlerinin özel alanına müdahalesini engellemek, mağdurun uğradığı zararın karşılığının ödenmesini sağlamak ,mağdurun onurunu zarar görmesini önlemeyi sağlar .

Şikayet hakkı nasıl kullanılır

Şikayet hakkı suçtan zarar gören tarafından kullanılabilmektedir buradan anlaşılıyor ki şikayet hakkı zarar gören yani müşteki ile sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Zarar görenin bunu bizzat kendisinin kullanması  gerekmektedir. Bu noktada anlaşılıyor ilk önemli hususumuz şikayeti mağdur olanın gerçekleştirmesi gerekir.

 Şikayet hakkındaki ikinci önemli husus ise kanunda düzenlenen süre içerisinde yapılmalıdır.

T CK 73’e göre göre” Soruşturulması veya kolluk kovuşturması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı taktirde soruşturma kovuşturma yapılamaz.”

Üçüncü önemli bir husus da şikayet hakkında şikayetin kanun ile düzenlenen ilgili makamlara yapılması gerekmektedir

CMK 158’e göre “1)Suça ilişkin ihbar ve şikayet Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamları ne yapılır.

2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

Şikayet hakkı kamu hukukunda kişilere verilen en önemli haklardan birisidir. Bir olayın mağduru ya da faili olduğunuzda bu vakayı hukuki destek alarak çözmeniz sizin için en iyi bir çözüm olacaktır. Size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz.

ŞİKAYETE TABİ SUÇLAR NELERDİR?

Şikayete tabi suçlardır kanunda açıkça belirlenmiştir.Bunlardan bazıları;

  • Kasten yaralama
  • Taksirle yaralama
  • Cinsel saldırı
  • Reşit olmayanla cinsel ilişki
  • Tehdit
  • Hakaret
  • Mala zarar verme
  • Bedelsiz senedi kullanma
  • Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali
  • Açığa imzanın kötüye kullanılması
  • hukuki alacağı tahsil etme amacıyla dolandırıcılık gibi kanunda belirlenen suçlardır.

Anlaşılacağı üzere şikayete bağlı suçlar da müşteki tarafına şikayet hakkı kullanıldığı taktirde soruşturma başlatılır. Savcılık, polis, valilik gibi soruşturma başlatmaya yetkili organların şikayete bağlı suçlarda şikayet olmaksızın soruşturma başlatma yetkisi yoktur.

Örneğin bir kimse bir kimseyi tehdit ettiğinde, suçun işlendiği kolluk kuvvetleri tarafından görülüp duyulsa dahi, kolluk kuvvetleri tehdit suçu üzerinden şikayetçi tarafından şikayet edilmediği taktirde işlem yapamaz.

Sonuç

İştirak halinde, yani birden fazla kişi tarafından birlikte işlenen suçlarda, şikâyetin geri
alınması, suçta iştiraki iddia olunan faillerin tamamına sirayet eder. Şikayet hakkının kullanılmasında da kural aynı şekildedir.
Eğer sanıklardan biri şikayetin geri alınmasını kabul etmezse, şikâyetin geri alınmasını kabul etmeyen sanık hakkında yargılanmaya devam edilir, yani yargılamaya devam edilmesi sadece kabul
etmeyen sanık için geçerli olur.
Soruşturma aşamasında, yani yargılanma sürecine başlanmadan yapılmış şikayetin geri alınması, şüphelinin kabulüne bağlı tutulmamıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi T. 2.11.2015, E. 2013/19972, K. 2015/36887)
T.C.K.’nda suçtan zarar görenin ölmesi durumunda, kullanmamış olduğu şikayet hakkını, 2. derece soybağı, eş ve kardeşleri olan mirasçıları tarafından kullanabileceği bir istisna mevcuttur. Hakaret suçunu konu alan T.C.K’nun 131 maddesi 2. fıkrasında bu istisna düzenlenmiştir. Bu istisnai kural şikayet hakkının kullanılması için geçerli olduğu gibi şikayetin geri alınması için de geçerlidir. Bu istisna, mirasçıların konuyla ilgili uzlaştırma sürecinin de tarafı olabilmelerini mümkün kılmaktadır.

Eğer soruşturma aşamasındaysak yani bir savcı tarafından olaya konu olan suçun oluşup oluşmadığı  araştırılma halinde ise müşteki şikayetinden vazgeçerse soruşturma sona erdirilir.

Kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçmek istenirse  yani savcı bir suç işlendiğine kanaat getirmesi sebebiyle hazırladığı  iddianameye göre faile yapılacak yaptırımların belirlenmesi sırasında şikayetten vazgeçilmek istenirse şikayetten vazgeçme davanın düşmesine yol açabilir

Şikayetten vazgeçme hususunda  şöyle bir etki vardır eğer birden fazla sanık varsa ve siz şikâyetinizden vazgeçmişseniz vazgeçme işleminiz bütün sanıkları etkiler. Şikayetten vazgeçme İşleminiz neticesinde diğer sanıklar da serbest bırakılır.

Önemli diğer bir hususta bir kimse şikayetinden vazgeçtikten sonra tekrar şikayetinin vazgeçmesinden vazgeçemez. Örneğin siz bir kimsenin size tehdit ettiğini bildirdikten sonra şikayetinizden vazgeçtiniz sonra bu vazgeçme işleminizden  tekrar vazgeçemezsiniz.

Şikayetin geri alınması da yine şikayet başvurusu gibi kolluk, savcılık ,mahkeme gibi merciler ile valilik veya kaymakamlık gibi idari organlara başvurarak yapılabilir.

Şikayet hakkının kullanılması  ve şikayetin geri alınmasında görüleceği üzere fazlaca istisnaları mevcuttur. Kamu hukukunda kişilere verilen en önemli haklardan birisi olan hak olması sebebiyle bir hak kaybına uğramanızı istemeyiz. Bir olayın mağduru ya da faili olduğunuzda bu vakıayı hukuki destek alarak çözmeniz sizin için en iyi bir çözüm olacaktır.

Şikayetin geri alınması da, Kamu Hukukunda kişiye tanınan oldukça önemli haklardandır. Size en yakın avukattan destek alarak konu olan vakayı çözüme kavuştura bilirsiniz Ankara Çankaya ilçesinde avukat olarak bulunan Samet Celt Hukuk Bürosu olarak müvekkillerimize ve danışmanlık hizmetimizden yararlanan insanımıza bu konuda desteğe hassasiyet göstermeye önem vermekteyiz.

Bu makalede haciz hakkında bilinmeyen fakat herkesin bilmesi gereken bazı konular açıklık getirmekteyiz. Öncelikle yıldırım haczinin gerçekleşebilmesi için gereken koşullardan bahsedeceğiz.

  1. Yıldırım Haciz Nasıl Gerçekleştirilir? 

 Yıldırım haczinin gerçekleşebilmesi için; vadesi gelmiş ya da gelmemiş alacağınız için asli hukuk mahkemesine başvurmak gerekmektedir. Asli hukuk mahkemesi, haciz talebinde bulunduğunuz alacağınızın dayanağını ve haciz taleplerinizin sebeplerinin ikna edici olup olmadığını kontrol etmektedir. Haciz talebi sebebinizin ikna edici olması takdirde verilen teminatı ödemeniz gerekmektedir. Bu teminat en az %15 olacak şekilde belirlenmektedir. Eğer mahkeme tarafından olumsuz karar alınırsa istinaf mahkemesine başvurma hakkına sahipsiniz. Olumlu karar alındıktan sonra icra takibiniz 7 gün içerisinde başlatılacaktır. 10 gün içerisinde de size borçlu olan kişiye yıldırım haciz gerçekleştirilmektedir. Borçlu olan adına sorgulama yapılır ve elindeki mal varlığına göre, hacze uygun olan eşyalara gerekli olan işlem başlatılır.  

  1. Yıldırım Haciz İtirazının Sonuçları Ne Olur? 

 Teminat verme durumunuz yok ise mahkemeye itiraz için başvurmanız gerekmektedir. İtiraz etmiş olduğunuz mahkemede 3 durumu öne sürerek itiraz etme hakkına sahipsiniz. Birinci durum karşı tarafın vermiş olduğu teminatın yetersiz olduğunu, kendi zararınızın %60’ın üzerinde olacağını bildirerek itiraz etme yonula gitmenizdir.  

İkinci durum, yıldırım haczin sebeplerinin yetersiz olduğunu adli mahkemeye öne sürmektir. Bu durum eğer hazırda işleyen bir işletmeye sahipseniz geçerli olabilir. Mal kaçırmadığınızı ve ödemeyi yapacağınızı kanıtlamış olmalısınız.  

Üçüncü durum ise mahkemenin yetkisine edilen itirazdır. Mevcut senette yazan ödeme yerine göre kararın sizin ikametinizde olan asli ticaret mahkemesine göre alınması gerekirken, kararı alıcı kendi ikametine göre aldıysa bu itiraz durumu sizin için geçerli olacaktır. Haciz kararı size ulaştığı günden itibaren 7 gün içerisinde mahkemeye itiraz etmeniz gerekmektedir. Mahkeme tarafların sebeplerini ve iddialarını inceledikten sonra duruşma günü her iki tarafı da dinleyerek kararını vermektedir. Duruşmaya gidilmediği takdirde karar evrak üzerinde yapılan incelemeye göre verilmektedir. Verilen karar sonucunda her iki taraf da tekrar istinaf mahkemesine başvurma hakkına sahiptir. 

  1. İlamlı İcra Nedir? 

Mahkeme kararı ya da mahkeme kararı gibi bir belge olduğunda başvurmanız gereken icra yoludur. İlam kelimesi mahkeme kararı anlamına gelmektedir. Kararın icraya konulmasına da ilamlı icra denmektedir.  

  1. İtiraz Nasıl Edilir? 

Mahkeme kararınızı ve takip talebinizi İcra Müdürlüğü’ne vermeniz gerekmektedir. Müdürlük borçluya içinde icra emri olan tebligatı göndermektedir. Borçlu bu durumda ya borcunu ödemeli ya da icra mahkemesine itirazda bulunmalıdır. İtiraz süresi beklenmek zorunda değildir. Haciz işlemleri bu süre içerisinde başlatılabilmektedir. Borçlu ancak haklı ise ve mahkeme kabul eder ise icra mahkemesine başvurma hakkına sahiptir.  

  1. Zaman Aşımı Var Mı ? 

İlamlı İcra için yapılan itirazlarda zaman aşımı vardır. 10 yıl içerisinde borçlu taraf itiraz etme hakkına sahiptir. Eğer borçlu mahkeme kararına karşı temyize gider ise, alacaklı ilanlı icraya devam edip bu sırada malların satışını sağlarsa ve yargıtay borçlu lehine karar bozarsa alacaklı kişi hiçbir şekilde para alamamaktadır.  

İcra kararı kesinleşmeden hiçbir işlem yapılmamalıdır. Eğer karar borçlu lehine alınırsa alacaklı hiçbir şekilde hiçbir mal satamaz ve ödeme alamaz. Böyle bir durumda icra müdürü borçludan alacağının tamamı kadar teminat yatırması karşılığında ortalama 60 günlük bir süre vermektedir. Bu süre içerisinde yargıtaydan icra durdurulma kararı gelmez ise borçlunun İcra Müdürlüğü’ne başvurarak tekrar süre istemesi gerekmektedir. 

Mahsup, kelime anlamı olarak hesap etmek, hesaba geçirmek anlamında kullanılabilmektedir. Ceza hukukundaki mahsubun kelime anlamı ise mahkeme hükmü verilene kadar geçen sürenin eğer ki hükümde bir ceza verilecek ise bu sürenin ceza süresinden düşürülmesidir.

Cezadan mahsup olmak

Mahsup kelimesi Türk ceza kanununun 63. maddesinde karşımıza çıkmaktadır. Hükmün kesinleşmeden önce şahıs özgürlüğünü kısıtlayacak her türlü fiil için geçen sürenin hükmolunan ceza suresinden indirilmesi anlamına gelmektedir. Türk ceza Kanunundaki bu madde, suç iddiası ile yargılanan her bir şahsın yargılama süreci boyunca kısıtlanan özgürlükleri sebebiyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesini amaçlamaktadır.

Başka bir suçtan tutuklunun mahsup edilmesi

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan her bir Türk vatandaşı daha önceden işlemiş olduğu bir suçtan dolayı mahsup talebinde bulunabilmektedir. Bu durum tamamen kanuni bir haktır ve duruşmayı yöneten hakimin bu kararda kesinlikle takdir yetkisi yoktur. Bu hak anayasamız tarafından koruma altına alınmıştır. Başka bir suçtan tutukluluğun mahsup edilebilmesi için belli başlı şartlar vardır.

Mahsup şartları

  • Mahsup hakkının kullanılabilmesi için ilk olarak özgürlüğünün kısıtlanmış olması gerekmektedir. Çünkü mahsup özgürlüğü kısıtlanan bireyler için hazırlanan bir tür hukuki uygulamadır. Mahsup istenilen ilk suçta kişinin gözaltına alınması ya da tutuklanması gerekmektedir. Bunların dışında ev hapsi gibi uygulamalar da kişinin özgürlük hakkını kısıtladığı için mahsuptan yararlanmaya hak kazandırabilecek örneklerdendir.
  • Başka bir suç sebebiyle mahsup talebinde bulunabilmeniz için ilk suçun kararının kesinleşmeden önce mahsup talebinde bulunmaya amaçladığımız ikinci suçun işlenmiş olması gerekmektedir. Bunun nedeni ise mahsuptan yararlanacağını düşünerek ilk suçun kararının kesinleştikten sonra yeni bir suç işlemeye uygun bir ortam oluşmuş olmasıdır.
Adli para cezasında mahsup tutarı

Hüküm kesinleşmeden önce özgürlüğünüz kısıtlanmış ve mahsup talebinde bulunmaya hak kazanmış iseniz adli para cezası için mahsup talebinde bulunabilirsiniz. Tutuklulukta geçirmiş olduğunuz her bir gün 100 TL sayılmaktadır. Örneğin hüküm kesinleşmeden önce 10 gün tutuklu kaldığınız ve hüküm kesinleştikten sonra adli para cezası almış iseniz para cezanız üzerinden 1000 TL değerinde indirim yaptırma hakkına sahipsiniz.

Ceza mahsup dilekçesi nereye verilir?

Ceza mahsup dilekçenizi hazırladıktan sonra cezanız da indirim yapacağınız mahkemeye ceza mahsup dilekçenizi vermeniz gerekmektedir. Mahsup indirimi hakim takdirine bağlı değildir. Bu sebeple yetkili mahkeme tarafından hukuka uygunluğu kontrol edildikten sonra eğer ki mahsup yapılması gerekiyor ise dilekçeniz kabul edilecektir.

Ayrıca ceza hukuku ile ilgili bir çok yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Adam öldürmeye teşebbüs suçu, Türk ceza kanunumuzda kasten veya taksirle adam öldürme olarak iki bölüme ayrılmıştır. Adam öldürmeye teşebbüs iddiasının geçerli olabilmesi için, adam öldürme suçuna teşebbüs eden kişinin, adam öldürmek kastının varlığı şarttır. Yani özetle açıklayacak olursak; adam öldürmeye teşebbüs suçunun oluşması için bir insanı öldürmeye yönelik bir hareketin var olması gerekmektedir. Eğer ki adam öldürmeye teşebbüs suçunun varlığı iddia ediliyor ise şüpheli şahsın bir insanı doğrudan öldürmeye kast etmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde bu İddia geçersiz sayılmaktadır.

Kasten adam öldürmeye teşebbüs suçunun cezası

Kasten adam öldürmeye teşebbüs suçunun cezası Türk ceza kanunumuzda belirlenmiştir. Kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu ile suçlanan şahsın yaptığı hareketlere göre ceza miktarı artırabilir veya azaltılabilir. Adam öldürmeye teşebbüs suçunun kanunda öngörülen cezaların aşağıda sıralanmıştır.

  • Türk ceza kanununda; Basit adam öldürmeye teşebbüs suçunda somut olayın özelliklerine göre 9 ila 15 yıl arasında ceza öngörülmektedir.
  • Türk ceza kanununda; Nitelikli adam öldürmeye teşebbüs suçunun oluşması halinde somut olayın özelliklerine göre 13 ila 20 yıl arasında ceza öngörülmektedir.
  • Türk ceza kanununda; Nitelikli öldürmenin herhangi bir ihmal meydana getirilerek işlenmesine teşebbüs halinde somut olayın özelliklerine göre 5 ile 19 yıl arasında ceza öngörülmektedir.
  • Türk ceza kanununda; diğer ihmal halleri kullanılarak öldürmeye teşebbüs edilmesi halinde somut olayın özelliklerine göre 3 ila 12 yıl arasında ceza öngörülmektedir.
Adam öldürmeye teşebbüs suçunda indirim nasıl yapılır?

Adam öldürmeye teşebbüs edilmesi halinde; verilen cezadan yapılacak indirimin, o ana kadar yapılmış olan bütün hareketlerin yaşam hakkına yönelik ortaya çıkardığı tehlike veya zarara bakılacaktır. Bu konuyu biraz daha detaylandıracak olursak, adam öldürmeye teşebbüs suçu işlenirken verilen zarar -yani yaraların çokluğu- isabet alınan organlar tehlikenin doğup doğmadığı ile ilgili durumlar, öldürmeye teşebbüs verilen kişinin bedeninde meydana gelmiş olan zararın ağırlığı gibi durumlar dikkate alınarak indirim durumları, davanın sürdüğü ceza mahkemesi tarafından uygulanmaktadır. Bunun dışında adam öldürmeye teşebbüs suçundan gönüllü olarak vazgeçmek de indirim almaya neden olabilecek fiiller arasındandır. Gönüllü vazgeçme şu şekilde gerçekleşmelidir:

Şüpheli şahıs adam öldürmeye teşebbüs suçunu işledikten sonra pişmanlık göstergesi olarak, öldürmeye teşebbüs edilen şahıs şahsın arabayla hastaneye götürmesi, yarasına tampon uygulaması, veyahut 112 acil hattını araması gibi davranışları gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Velayet, genel olarak evlilik içinde doğan çocuğun korunması veya temsil edilmesi için öngörülmüş olan hukuki hakların bütününe verilen addır. Yetişkin olmayan çocukların, boşanma gerçekleşmemesi durumu yani anne ve babanın birlikteliği söz konusu ise velayet anne ve babanın ikisine aittir. Evlilik durumu sürdüğü müddetçe veya yasal bir neden olmadıkça velayet anne ya da babadan alınamaz.

 Bu durum ile ilgili verilebilecek pek çok örnek vardır. Örneğin anne ve veya babadan biri vefat ettiğinde velayet hayatta kalan aile büyüğüne aittir. Anne ve babanın boşanması gibi durumlarda ise velayet durumu, hakimin kararı ile belirlenmektedir.

Boşanma durumundaki velayet kararının belirlenebilmesi için pek çok neden yer almaktadır. Bu nedenlerden bahsedecek olursak ilk değinmemiz gereken husus çocuğun refahı, mutluluğu ve hayalindeki geleceği hangi aile ebeveyninin yanında gerçekleştirebileceği gibi durumlardır.

Velayet Koşulları

Velayet ile ilgili genel koşullar Türk Medeni kanunu madde 335’de düzenlenmiştir. Türk Medeni kanunu madde 335’e göre ergin olmayan çocuk anne ve babasının velayeti altındadır Yasal bir sebep olmadıkça velayet anne veya babadan alınamaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe kısıtlanan ergin çocuklar da anne ve babanın velayeti altında kalırlar.

Bu maddede açıklığa kavuşturulmuş durum şu şekilde özetlenebilir. Henüz 18 yaşına girmemiş yani resmiyette ergin olarak sayılmayan çocuğun velayeti anneye ve babaya aittir. Bu velayet ortaktır.

Velayetin Kaldırılması

Velayet ile ilgili bahsetmemiz gereken bir diğer husus ise velayetin kaldırılması durumudur. Velayetin kaldırılması ile ilgili düzenlemeye, Türk Medeni kanununda rastlamaktayız. Türk Medeni kanununa göre velayetin kaldırılmasını gerektiren nedenler şu şekildedir.

  • Velayet verilen ebeveynin yani anne veya babanın deneyimsizliği, başka bir yerde bulunması, kronik ya da sürekli bir hastalığa yakalanması veya benzeri sebeplerden herhangi biriyle velayet görevini gerektiği gibi yerine getirememesi durumlarında velayet, hakim kararı ile kaldırılmaktadır.
  • Velayete sahip anne veya babanın yeniden evlenmesi durumunda ise velayetin kaldırılması gerekmez. Ancak çocuğun menfaati söz konusu olduğunda velayet sahibi değiştirilebilir. Durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi atanması da uygun görülebilir.
  • Velayetin kaldırılıp vasi atanması gibi durumlarda anne ve babanın çocukların bakım eğitim gibi giderlerinin karşılama yükümlülükleri devam eder. Anne ve babanın bu giderleri ödeme gücü yoksa bu giderler devlet tarafından karşılanır.

Af Yasası olarak bilinen İnfaz Yasası ile birlikte 30.03.2020 tarihine kadar işlenmiş olan suçlarda aşağıda yazılı suçlar dışındaki suçlarda 3 de 2 (2/3)  olan koşullu salıverilme oranı 2 de 1 e (1/2) inmiştir. Ek olarak Denetim süresi 1 seneden 3 seneye çıkarılmıştır. 

Toplumda Af Yasası Olarak Bilinen İnfaz Düzenlemesi

Af Yasası Kimleri Kapsıyor ? Af Yasası Kimlere Vuruyor ? şeklindeki sorularınızı adeta tabiri caizse duyar gibiyiz. Evet Halk arasında Af Yasası olarak Bilinen İnfaz Düzenlemesi neler getirdi bu yazımızda bu konuya değineceğiz.

Ancak bu suçlar hariç:

-Kasten Öldürme İlişkin Suçlar (Türk Ceza Kanunu’nun 81. 82 ve 83. Maddeleri )

-Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCK 87, fıkra iki, bent d)

-İşkence suçu(Türk Ceza Kanunu’nun 94. ve 95. Maddeleri )

-Eziyet suçu(Türk Ceza Kanunu’nun 96. Maddesi)

-Cinsel dokunulmazlığa ilişkin işlenen suçlar(Türk Ceza Kanunu’nun 102. 103. 104 ve  Maddeleri 105. maddeleri )

-Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etme ve ticaretini yapma suçu (Türk Ceza Kanunu’nun 188. Maddesi  )

-Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar(Türk Ceza Kanunu’nun 132-138. Arası Maddeleri  )

-Devletin güvenliğine karşı suçlar(Türk Ceza Kanunu’nun 302-339 Arası Maddeleri  )

-Devlet İstihbarat Hizmetleri ve MİT Kanunu Kapsamına İlişkin Suçlar)

-Terör suçları(3713 Sayılı Yasaya İlişkin Suçlar)

Uyuşturucu Ticareti ve Cinsel Dokunulmazlığa Yönelik Suçlarda İnfaz Oranları

28/06/2014 tarihinden önce işlenmiş olan Uyuşturucu Ticareti ve Cinsel Dokunulmazlığa Yönelik Suçlarda, koşullu salıverilme oranı 3 de 2 (2/3) olarak uygulanmaktadır. 28/06/2014 sonra işlenmiş olan Uyuşturucu Ticareti ve Cinsel Dokunulmazlığa Yönelik Suçlarda 4 de 3 (3/4) olarak uygulanmaktadır. Bu suçlar af yasası olarak bilinen infaz düzenlemesinde kapsam dışında kaldıkları için denetim süresi 1 yıldır. Denetim süresinin 3 yıl olma noktasında kapsam dışıdır.

Terör Suçlarında İnfaz Oranları. Af Yasasından Terör Suçları Yararlanabiliyor mu ?

Terör Suçlarında koşullu salıverilme oranı 4 de 3’tür.(3/4) Son infaz düzenlemesi halk arasında af yasası olarak bilinen yasa terör suçlarını kapsamamaktadır. Terör suçlarında denetim süresi  1 yıldır. Denetim süresinin 3 yıl olma noktasında kapsam dışıdır.

Adli Kontrol, Cumhuriyet Savcısının Adli Kontrol Talebi ile veya tutuklama talebi ile Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etmesi halinde; Sulh Ceza Hakimliğinin verdiği bir tedbir kararıdır. Hakim tutuklama tedbiri vermek yerine, sanık veya şüpheliyi  adli kontrol şartıyla serbest bırakmaktadır.

Adli Kontrol kararında, tutukluluk kararlarındaki üst sınırı 2 yıldan az olan hapis cezası  öngören suçlarda verilememesi gibi bir durum söz konusu değildir. Üst sınırı 2 yıldan az hapis cezası öngören suçlardan dolayı da, adli kontrol kararları verilebilir. 

Adli Kontrol ile Denetimli Serbestlik Aynı Mıdır ?

Adli kontrol ile denetimli serbestlik birbirinden farklı, aynı olmayan şeylerdir. Adli Kontrol Kararı Yargılama henüz devam ederken verilir. Ancak denetimli serbestlik suçun yargılamasının sona ermesinden sonraki infazına ilişkin bir husustur.

Adli Kontrol Tedbirleri

Sulh Ceza Hakimliği’nin, Asliye Ceza Mahkemesi’nin veya Ağır Ceza Mahkemesi’nin verebileceği birden fazla Adli Kontrol çeşidi bulunmaktadır. Aşağıda adli kontrol tedbirlerinden bazılarını sizlerle paylaşıyoruz.

-Şüpheli veya sanığın yurtdışına çıkışının yasaklanması,

-Haftanın veya ayın belli günlerinde ikametgaha en yakın karakola giderek imza atılmasına karar verilmesi,

-Halk arasında Kefalet olarak bilinen Güvence Bedelinin yatırılması,

-Konutu terk etmeme (bu tedbirde hakim elektronik kelepçe takılmasına karar verebilir )

Adli Kontrol Kararına İtiraz Etmenin Süresi Kaç Gündür ?

Adli kontrol kararına itiraz süresi, eğer karar yüze karşı verildiyse verildiği tarihten itibaren; yokluğunda verildiyse tebliğden itibaren Yedi(7) gündür.

Adli Kontrol Kararına İtiraz Dilekçe Örneği

Adli kontrol kararına sanık veya şüpheli kendisi itiraz edebileceği gibi arasından Ankara Ağır Ceza Avukatı vasıtasıyla da itiraz edebilir. Bizler adli kontol kararına itirazları kendiniz yapmamanızı, mutlaka bir veya vasıtasıyla yapmanızı tavsiye ediyoruz. Adli Kontrol Kararına İtiraz Dilekçesini yazma konusunda bizlerle iletişime geçebilirsiniz. Ancak her ihtimale binaen Sulh Ceza Mahkemesi’ne yapılan itiraza ilişkin aşağıya dilekçe örneği bırakıyoruz.

ANKARA …. SULH CEZA MAHKEMESİ   HÂKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek Üzere

ANKARA ….. SULH CEZA MAHKEMESİ   HÂKİMLİĞİ’NE

SORGU NO                         :…..(Buraya Kararın Sorgu Numarasını Yazmalısınız)

ADLİ KONTROLE

İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ     :…..Buraya adınızı, soyadınızı, TC kimlik numaranızı ve adresinizi yazmalısınız)

KONU                   :Ankara …..Sulh Ceza Mahkemesi’nin ……. sorgu numaralı  adli kontrol altına alınmama dair kararının kaldırılıp, koşulsuz serbest bırakılmam yönünde karar verilmeme ilişkin taleplerimden ibaret itiraz dilekçemdir.

AÇIKLAMALAR :

Şüphelisi olarak bulunduğum, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ………./………… soruşturma sayılı dosyası kapsamında, ………………. Sulh Ceza Hakimliği’nin ………/……../……… Tarih ve ………… sorgu sayılı kararıyla adli kontrol kararı verilmiştir. Söz konusu karar hukuka aykırı olup İTİRAZIM NETİCESİNDE KALDIRILARAK, tarafımın  koşulsuz  bir şekilde serbest bırakılması gerekmektedir. Şöyle ki;

-Şüpheli olduğum  dosyada belirtilen ve isnat edilen suçu işlediğine dair yeterli hukuki delil ve kuvvetli suç şüphesi bulunmamaktadır.

-Yerleşim yerim sabittir ve bu sebepten  kaçma ihtimalim bulunmamaktadır.

-Delilleri karartma tehlikem bulunmaması da göz önüne alındığında mağduriyetime sebep olan adli kontrol kararının kararının kaldırılmasını talep etmekteyiz.

Tüm bu nedenlerle, hakkımdaki adli kontrol  kararının kaldırılması kararı verilmesi talebinde bulunma zarureti olmuştur.

HUKUKİ NEDENLER         : 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili maddeleri, 5271 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri ve ilgili sair mevzuat

SONUÇ VE İSTEM             : Yukarıda belirttiğim tüm nedenler ve mahkemenin kendiliğinden(resen) takdir edeceği nedenlerle:

– Hakkımdaki adli kontrol kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI koşulsuz serbest bırakılmamı,

-Sayın hakimliğiniz aksi görüşte ise daha hafifte nitelikte olan başka bir adli kontrol şartı öngörülmesini  talep ederim……/……./…….

                                                                                                                                                                               Şüpheli

                                                                                                                                                                             ………………..

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması şeklinde ifade edilen HAGB, Ceza muhakemesi kanununa göre bazı durumlarda ceza ertelemesi yapılabilmesi anlamına gelmektedir.

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması için sanıkların yargılanmasının ardından kesinleşen cezalarının 2 yıl ya da daha az süreli hapis veya para cezası olması gerekmektedir. Bu durumda mahkeme hükmün açıklanmasını geriye bırakabilmektedir. Hükmün açıklanması kararının geriye bırakılması bir açıdan da sanıklara ikinci şans olarak da ifade edilmektedir. Çünkü, sanıklar için verilen cezaların bir sonuca bağlanmaması, denetimde olduğu süre boyunca sanığın başka bir suç işlememesi ve yükümlüğe aykırı davranmaması cezanın ortadan kalkmasını sağlayabilmektedir. Ayrıca bu kararın alınması kişilerin özel ve siyasi yaşamına ve medeni durumuna herhangi bir engel getirmemektedir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı sanığın adli sicil kaydında görülmez.

HAGB Kararının Şartları 

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararının alınabilmesi için bazı şartların oluşması önemlidir. Bu şartları yerine getirmeyen sanık için hakim bu kararı alamaz. Sanığın sahip olması gereken şartlar şunlardır;

  • Sanığın 2 yıldan az hapis cezası veya para cezası almış olması gerekmektedir. Ancak önce hapis cezası alıp sonra bu para cezasına çevrilmişse HAGB kararı verilemez. Sanığın doğrudan para cezası alması gereklidir.
  • Hükmün açıklamasının geriye bırakılması için sanığın daha önceden herhangi bir suç nedeniyle ceza almamış olması gereklidir. Eğer böyle bir ceza söz konusuyla hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilemez.
  • Sanık, suç işlemesi sonucunda bir mağduriyet yaşanmış ya da kamu zararı söz konusu ise bunun giderilmiş olması gerekmektedir.
  • Mahkemenin sanığın tekrar suç işlemeyeceğine kanaat getirmiş olması hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı almasındaki son şarttır.

Mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı bazı durumlarda alınamayabilmektedir. Bu suçlar, disiplin suçları, imar kirliliğine neden olma suçu ve tazyik hapsi gerektiren suçlar gibi durumlarda bu karar alınamaz.

 HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi

Diğer hukuki süreçlere yönelik yapılan itiraz işlemlerinde olduğu gibi sanıklar haklarında verilen hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına yönelik itiraz dilekçesi sunabilirler.

HAGB itiraz dilekçesinin örneğine ve dilekçe ile ilgili ayrıntılara – HAGB itiraz dilekçesi başlıklı yazımızda ulaşabilirsiniz.

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına yönelik istinaf ve temyiz yoluna gidilemez. Sadece itiraz dilekçesi ile başvuru yapılabilmektedir. Mahkeme kararının kesinleşmesi ve hükmün okunmasından itibaren 7 gün içerisinde itiraz etmek gereklidir. Eğer sanık mahkemede değilse kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde karara itiraz etmeli, etmezse açıklanmanın geriye bırakılması kararı kesinleşmiş olur. Hukuken belirlenen bu itiraz süreci içerisinde yapılan itiraz sonucu yetkili merci tarafından başvuru reddedildiği takdirde de sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı kesinleşmiş olur. Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği HAGB kararı için yapılan itirazı, o yerde bulunan Ağır Ceza Mahkemesi incelemektedir. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınana HAGB kararına yapılan itirazı, kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi’nin sıra numarasını takip eden bir sonraki Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirmektedir.

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı ile ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız profesyonel bir avukatın görüşlerini almanız daha doğru olacaktır.. Ankara’da uzman avukatlık hizmeti veren Av. Samet Celt alanında oldukça bilinen başarılı bir ağır ceza avukatıdır. HAGB ile ilgili somak istediğiniz ve karara yönelik itiraz dilekçesinin nasıl yazılacağı gibi konularda destek alabilirsiniz.

Ceza hukukunun ilkeleri, suç ve ceza kavramlarını inceleyerek kişilerin hak ve hürriyetleri üzerinde oldukça etkili olan bir hukuk alanıdır.

Genel ve özel ceza hukuku olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel ceza hukuku, suçun tanımı, unsurları, ceza hukukunun temel ilkeleri, cezanın tanımı, cezayı azaltan, suçu veya cezayı ortadan kaldıran nedenler şeklinde bütün suç ve cezaya yönelik ilke ve yöntemleri kapsamaktadır. Özel ceza hukuku ise ülkelerin kanunlarına göre suça neden olan eylemler ile bunların kapsamı ve sınırlılıkları ve bunlar için öngörülen cezaları içermektedir. Ceza hukukunun uygulanmasında kişilerin hak ve hürriyetlerini güvence altına alan bir takım ilkeler kabul edilmiştir. Bu ilkeler arasında suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile suçta ve cezada kusur ilkesi çok önemlidir.

Ceza Hukukunun Temel İki İlkesi

Suçta ve cezada kanunilik ilkesine göre suç ve ceza ancak kanunla belirlenmektedir. Kanunda suç olduğu açıkça belirtilmeyen bir eylem hakkında kişilere ceza verilemez. Böylece suç tanımınında kanunlarla düzenlenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Kanunilik ilkesiyle birlikte belirlilik ilkesi de oldukça önemlidir. Bu ilkeye göre ilgili suçun tanımı, suç unsurları, hangi davranışların suç oluşturduğu ve hangi yaptırımların uygulanacağı açık ve anlaşılır şekilde olması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Yine kanunilik ilkesine göre bir kişi geçmişte işlediği suç olmayan bir eylemi sonradan suç olarak nitelendirildiği için cezalandırılamaz. Böylece bu ilkeye göre kişilerin aleyhine çıkan kararlar geçmişe yürüyemez. Ayrıca kanunda açıkça suç ve ceza olarak tanımlanan eylemler, benzer olduğu düşünülen başka eylemlerle kıyaslanamaz.

Suçta ve cezada kusur ilkesi, cezalandırma için bir eylemi kişinin bileyerek ve isteyerek işlemesi ile gerçekleşeceğini ifade etmektedir. Bu ilkeye göre ceza sorumluluğu kişiseldir, cezalandırılacak olan kişide bizzat suçu işlemiş olandır.

Ceza Hukukunun Diğer İlkeleri

Ceza Hukukunun diğer önemli ilkeleri de temel ilkeleri destekleyen ve onlardan türeyerek ortaya çıkan ilkelerdir. Bu ilkelerden ilki, suç ve cazanın şahsiliği ilkesidir. Bu ilkeye göre suçu işleyen kişiden başkası suçlanamaz ve suçludan başka bir kişi cezalandırılamaz. Diğer ceza hukuku ilkesi, ceza kanunlarının yer yönünden uygulanmasında mülkilik ilkesidir. Buna göre suç işleyen kişinin vatandaşlığı dikkate alınmaksızın suçu işlediği ülkenin kanunlarına göre cezalandırılmaktadır. Bazı istisnai durumları bulunsa da yasada yer alan hükümlere göre işlem uygulanmaktadır. Son ceza hukuku ilkesi ise suçun geriye yürüme yasağıdır. Kişi, kanunda suç olarak ifade edilmeyen bir eylemi işlediği tarihten sonra bu işlediği eylemin suç sayıldığı yeni kanunla kabul edilirse geçmişte işlediği bu eylem yüzünden ceza alamaz. Yani eylemin suç sayıldığı kanunla belirlendiği tarihten sonra eylem geçmişe yürütülerek cezalandırılamaz.

Ceza hukukunun temel ilkeleri avukatlar, savcı ve hakimler tarafından ilgili maddelerine ve hükümlerine kadar daha detaylı bir şekilde bilinmekte ve uygulanmaktadır. Ancak bu temel bilgilerin müvekkiller tarafından da bilinmesi önemlidir. Ceza hukukuna ilişkin temel ilkeler müvekkillerin hangi haklara sahip olduğu ve bu hakların ne ifade ettiğini bilmek aynı zamanda iyi bir avukat desteği de almayı sağlar. Daha profesyonel ve uzman avukat tercihinde bulunursunuz. Ankara’da böyle bir arayış içerisinde iseniz kesinlikle Av. Samet Celt ile görüşmelisiniz. Ağır ceza avukatı olarak hizmet veren Celt, alanında oldukça başarılı ve öne çıkıyor. Kendisi ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak için özel web sitesi olan https://celt.av.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Boşanma davası için belirlenen ücretler seneden seneye değişiklik göstermekte ve boşanma davası ücreti her sene sabittir.

Davanın içeriği, davanın yapısı, kanıtların varlığı ve avukatların taleplerine göre gibi birçok neden ücretler üzerinde etkili olmaktadır. Ancak genel olarak her sene belirlenen bir minimum ücret bulunurken maksimum bir fiyat yoktur. İçinde bulunduğumuz 2021 yılı içinde güncel taban boşanma davası ücretleri için Avukatlık Ücret Tarifesi baz alınmaktadır. Resmi Gazete ile belirlenen bu tarifedeki alt limit ücretlere uyulma zorunluluğu vardır. Belirlenen ücretlerden daha aşağı fiyatlarla çalışmak yasal olarak mümkün değildir. 2021 yılı için belirlenen asgari boşanma davası ücreti, 4.080,00 TL’dir. Belirlenen bu ücrete harç, tebligat, gider avansı ve başka masraflar dahil edilmemiştir.

Boşanma Davası Türüne Göre Ücretler

Boşanma davaları açılan davaya göre değişmektedir. Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası olarak iki türü bulunan boşanma davaları, aile mahkemelerinde görülmektedir. Aile mahkemesinin olmadığı yerlerde ise Asliye hukuk mahkemeleri yetkili merci olarak görülmektedir. Boşanma davaları eşlerin yerleşim yerlerindeki aile mahkemesinde açılmaktadır.  Dava takibinin kolay yapılabilmesi, tarafların maddi ve manevi açıdan zor durumda kalmamaları için Türk Medeni Kanunu’nda da yer alan bu madde dava açabilme işlemlerini kolaylaştırmaktadır. Anlaşmalı boşanma, eşlerin kendi rızalarıyla evlilik birliklerini sonlandırmak istemelerine dayanmaktadır. Bu boşanma için hem davanın taraflarının hem de boşanmaya karar verecek olan hakimin bazı koşulları yerine getirmesi beklenmektedir. Anlaşmalı boşanma için dava tek celsede sona ermektedir. Davanın kararı ise 1 ile 3 ay arasında verilmektedir. Anlaşmalı boşanma için ödenecek ücret, 2021 asgari boşanma davası için ilan edilen ücret baz alınarak belirlenmektedir. Burada dikkate alınan kıstaslar davanın zorluğu, avukatın tecrübesi ve başarısı gibi etmenlerdir.

Çekişmeli boşanmada, eşler boşanma konusunda hemfikir değildir.  Taraflardan biri boşanmak isterken diğeri boşanmak istememekte ya da boşanmak istese bile sonuçlarını kabul etmemektedir. Bu nedenle çekişmeli boşanma davaları daha uzun sürmektedir. Dava dosyasının içeriğine göre 1 yıl ile 3 yıl arasında karara bağlanmaktadır. Çekişmeli boşanma için ödenecek ücrette yine boşanma davası için ödenen alt limite göre belirlenmektedir. Ancak çekişmeli davaların ücretini taraflar ayrı ayrı ödeyeceği için her iki tarafa da yüksek meblağ çıkacaktır. Ayrıca davanın uzun sürmesi, incelenmesi gereken başka dava konular ve davanın hangi şehirde görüldüğü gibi nedenlerle boşanma davası ücreti pahalı olabilmektedir.

Boşanma Davası Masrafları

Boşanma davası için belirlenen ücret tarifelerine ek olarak taraflar masrafları da ödemekle yükümlüdür. Bu masraflar davanın seyrine göre değişebilmektedir. Öncelikle davanın bir açılış harcı bulunmaktadır. Açılış harcı için bireysel veya avukat aracılığıyla ödeme yapılabilmektedir. 2021 yılı itibariyle açılış harcı avukatsız 500 ile 600 TL arasında değişmektedir. Avukat aracılığıyla yapılacak harç ücretleri, eğer boşanma davası çekişmeli ise 1000 TL’ye kadar çıkabilmektedir. Diğer dava masrafları ise tebligat ücreti, gider avansı ve eğer gerekli ise bilirkişi ücreti ve keşif ücreti, nafakanın icrasına ilişkin masraflar ve vergilerden oluşmaktadır. Masraflar, boşanma davasının zorluk derecesine göre artabilmektedir.

Boşanma davası için bir avukat tutma zorunluluğu olmasa da takibinin yapılması, uzun sürmesi ya da davanın önemi uzman bir avukatla çalışmayı zorunlu kılmaktadır. Özellikle çekişmeli boşanma davaları için sürecin zor ve ağır geçmesi iyi bir avukat sayesinde hem manevi hem de maddi olarak desteklenmeyi sağlayacaktır. Ankara’da boşanma davası için güvenebileceğiniz ve alanında uzman Av. Samet Celt ile çalışabilirsiniz. Alanında yetkin ve Ankara’da profesyonel bir avukatlık hizmeti için doğru adrestesiniz.

Tutukluluğa itiraz nasıl yapılır ve böyle bir durumla karşılaşıldığınız da ne gibi haklarınız vardır.

Tutukluğun aslen iki ana amacı vardır. Birinci amacı Cumhuriyet Başsavcılıklarının açmış olduğu soruşturmalarda şüphelinin, Ağır Ceza Mahkemeleri ve Asliye Ceza Mahkemeleri evlerinde ise sanığın delilleri toplanmasına ve delillerin karartılmasına engel olmaktır.

İkinci amacı ise Cumhuriyet Başsavcılıklarının açmış olduğu soruşturmalarda şüphelinin, Ağır Ceza Mahkemeleri ve Asliye Ceza Mahkemeleri evlerinde ise sanığın kaçmasını önlemektir.

İşte bu nedenlerle  sanık veya şüpheli tutuklanır. İlgili tutukluluk kararlarına, sanık veya şüphelinin itiraz hakkı yok mudur ? Tabii ki vardır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 101. Maddesinin 5. Fıkrası, 104. Maddesinin 2. Fıkrası, 267. Ve 268. Maddeleri gereğince, tutukluluğa itiraz süresi 7 gündür. Bu itirazı sanığın veya şüphelinin kendisi ve varsa eşi de yapabilmektedir ancak; avukatı vasıtasıyla yapabilecektir. Samet Celt Tutukluluk Kararına İtiraz Konusunda uzmanlaşmış avukatlardır.

Ankara Ceza Avukatlarından Samet Celt tutukluk süreci ve tutukluluğa itiraz süreçlerinde tüm haklarını sanığa ve şüpheliye hatırlatma noktasında yardımcı olacaktır. Delillerin toplanmasını isteme noktasında yardımcı olacak, susma hakkını kullanması gerektiği yerlerde bilgi vererek, sanık veya şüpheliyi gerekli hukuki bilgi ve tecrübelerinden faydalandırma noktasına yardım edeceklerdir.

Bir şüpheli veya sanığın tutuklanabilmesi için Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve tutukluluk nedeninin bulunması gerekmektedir.

Netice olarak kolluk ifadesinde ve sulh ceza hakimliği aşamalarında haklarını tam olarak kullanabilmek ve mağduriyet yaşamamak için iletişime geçmenizi rica ediyoruz.

Boşanma davası dilekçesi, Medeni Kanunu’nda yer alan boşanma sebeplerinden biri veya birkaçının bulunması durumunda boşanma için taleplerin mahkemeye bildirildiği dilekçedir.

Boşanma davası dilekçesi, davanın delilleri ile birlikte iddia edilen konular bağlamında mahkeme tarafından karar bağlanması için atılan ilk adımdır. Aile mahkemesine verilen boşanma davası dilekçesi sonrası davanın yargılanma süreci başlamaktadır. Dilekçeyi yazan tarafın yaşanan her olayın delilleriyle birlikte açıkça ve anlaşılır bir şekilde yazması, yargılama sürecininde istediği şekilde sonuçlanmasını sağlayacaktır. Boşanma davası dilekçesi davanın türüne göre çekişmeli dava dilekçesi ile anlaşmalı dava dilekçesi olarak farklı şekillerde yazılmaktadır.

Anlaşmalı boşanma dilekçesini taraflar avukatsız olarak da yazabilmektedirler. Ancak dilekçeyi yazarken doğru kelimeleri kullanmak ve detaylı açıklamalar yapmak önemlidir. Bu nedenle uzman bir avukattan destek almak gerekmektedir. Ankara’da boşanma avukatı için yardım alabileceğiniz profesyonel olarak alanında tanınmış avukatlar ile çalışabilirsiniz.

Boşanma Davasının Hukuki Nedenleri

Boşanma dava dilekçesinde de yer alan boşanma nedenleri Türk Medeni Kanunu’nda da yer almaktadır. Evlilik birliğini bozan, tarafların bu birliği sağlıklı bir şekilde devam ettirememesine neden olan hususlar, boşanma davası dilekçesinde belirtilmektedir. Boşanmaya neden olan bazı nedenler zina, terk etme, tarafların birbirlerine onur kırıcı ve kötü davranışlarda bulunması, cana kastetme, suç işleme, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi sıralamak mümkündür.

Boşanma Davası Dilekçesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Davacı olan tarafın boşanma davası dilekçesinin davalı olan tarafın eline ulaşması ve cevap vermesi ile birlikte boşanma davası başlamaktadır. Resmi prosedür tamamlandıktan sonra dilekçeler cevaplanmakta ve ön inceleme duruşmaları yapılmaktadır. Bu duruşmalarda dilekçeyle beyan edilen uyuşmazlık konuları, sunulan deliler incelenmektedir. Bu noktada boşanma davasını açan tarafın verdiği dilekçede boşanma nedeni iyi bir şekilde açıklamış ve belirttiği delillerin de doğru bir şekilde sunmuş olması önemlidir. Eğer ortada hiçbir delil bulunmuyorsa boşanma talebi reddedilmektedir. Ayrıca eğer davacı olan taraf boşanma davası için bir avukat tutmamışsa tüm süreci kendisi takip etmek ve tüm duruşmalara da katılım göstermek zorundadır. Eğer duruşmalara katılmazsa takipsizlik kararıyla boşanma davası düşmektedir. Boşanma dava dilekçe örneğini bireysel hazırlamak isteyenler için internette çok sayıda örnek bulmak mümkündür. Ancak bir avukat tarafından yazılmış dilekçe örneğiyle mutlaka farklılığı olacaktır.

Genel olarak bir boşanma dava dilekçesinde dikkat edilmesi gerekenler şöyledir;

  • İlgili Aile Mahkemesi Hakimliğine şeklinde başlayan dilekçede davacı ve davalının isimleri ve ikametgah adresleri açık ve doğru şekilde yazılmalıdır.
  • Davanın konusu belirtildikten sonra açıklamalar kısmında boşanma nedenleri detaylı bir şekilde yazılmalıdır. Bu bölümde resmi bir dil ve kelime kullanımı oldukça önemlidir.
  • Daha sonra hukuki nedenler ve ilgili yasa hükümleri belirtilmelidir.
  • Davalının sahip olduğu tüm deliller dilekçe ile birlikte sunulmalıdır.
  • Son olarak da talepler ifade edilmelidir.

Boşanma dava dilekçesi burada belirtilen maddeler kadar basit bir dilekçe değildir. Uzman bir avukat desteği almak boşanmak isteyen eşlerin kendini daha iyi ifade etmesini ve sürecin daha doğru bir şekilde ilerlemesini sağlayacaktır.

Ceza mahkemeleri asliye ceza, sulh ceza ve ağır ceza olarak üç dala ayrılmaktadır. Bütün ceza konularını ve gereken işlemlerin yapılma aşamalarının yönlendirilmelerini kapsar. Sizler de ceza mahkemeleri ve yetki alanlarının yanı sıra davalarınız ile ilgili tüm bilgi ve yardım talepleriniz için Av. Samet Celt ile iletişime geçebilirsiniz.

Sulh Ceza Mahkemesi Nedir?

Sulh ceza mahkemesi, Ceza Muhakemesi Kanunu 5271 sayılı esasa göre gerçekleştirilen bazı soruşturma işlemleriyle, bu işlemlere gerçekleştirilen itirazlar ve idari nitelikteki bazı işlemlere itirazları inceleyen mahkeme olarak görev yapar. Kanunda Sulh Ceza Hakimliği olarak düzenlenmesine karşın, AİHM uygulamasında bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri niteliğinde kabul görmesi, tutuklama ve benzeri tali ceza davalarıyla alakalı da karar vermeye görevli olması sebebiyle hukuken mahkeme olarak nitelendirilmektedir.

Sulh ceza mahkemesi, soruşturma aşamasındaki birtakım işlemlere bakmakla görevlidir. İddianameyle bir ceza davası açılmasından yani kovuşturmadan sonraki yargılama süreçleri, suçların ve sanıkların vasfına göre aşağıdaki mahkemelerce gerçekleştirilir;

  • Asliye ceza mahkemesi,
  • Ağır ceza mahkemesi,
  • Çocuk ağır ceza mahkemesi,
  • Çocuk mahkemesi,
  • İcra ceza mahkemesi,
  • Fikri ve Sınaî haklar ceza mahkemesi,

Asliye Ceza Mahkemesi Nedir?

Ceza yargılama sisteminin temel mahkemelerinden bir tanesi asliye ceza mahkemesidir. Diğer ceza mahkemelerinin görevli olmadıkları bütün iş ve davalara asliye ceza mahkemeleri bakmakla yükümlüdür.

Ceza yargılamalarının gerçekleştirildiği asıl görevli mahkemeler ağır ceza ve asliye ceza mahkemeleridir. Bu iki mahkemenin dışındaki diğer bütün ceza mahkemeleri özel yasalarla kurulmuş özel mahkemelerdir.

Görevli mahkemelerin belirlenmesi konusunda pek çok istisna bulunmasına karşın ana kriter şudur;

  • 10 sene ya da daha az hapis cezası gerektiren iş ve davalara asliye ceza mahkemeleri bakmakla görevlidir,
  • 10 sene ya da daha çok hapis cezası gerektiren iş ve davalara ise ağır ceza mahkemeleri bakmakla görevlidir.

Mahkemelerin görev alanlarının belirlenmesi sürecinde hafifletici veya ağırlaştırıcı nedenler gözetilmeden kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulmaktadır.

Kanunlar bir mahkemeyi özellikle görevli ve yetkili kılmışsa yargılama o mahkeme tarafından yapılır. Ağır ceza mahkemeleri, sulh ceza hakimliği ve diğer özel mahkemelerin görev tanımları dışında kalan bütün davalara ve işlere asliye ceza mahkemeleri bakar. Genel ve  özel kanunlar, suçun içeriği ve ceza miktarına bakılmadan asliye ceza mahkemesini görevli kılmışsa, özel düzenleme sebebiyle de asliye ceza mahkemesi görevli kabul edilmektedir.

Ağır Ceza Mahkemesi Nedir?

Ağır ceza mahkemesi ilk derecedeki ceza yargılamalarında kanunda ön görülmüş olan en yüksek ceza miktarı açısından en ağır suçlara bakan mahkemelerdir. İşlenen suçun ağır ceza mahkemesinin görev alanına girip girmediği 5235 Sayılı Kanunun 12.maddesinde suç vasfı ve ceza miktarı açısından getirdiği kriterler dikkate alınarak belirlenmektedir. Ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girdiği açık olarak belirtilmeyen suçların davalarına asliye ceza mahkemesi bakmaktadır. Sanığın 18 yaşından küçük olması durumunda yargılama çocuk ağır ceza mahkemesince yapılır.

Ağır Ceza Mahkemesi Hangi Davalara Bakar?

Ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlar üç temel kritere bağlıdır. Bu kriterler;

  • Özel kanunlar açık olarak ayrı bir suça daha bakma görevi vermediği sürece ağır ceza mahkemelerinin bakmakla yükümlü olduğu suçlar şunlardır;
  • (Gasp) Yağma suçu
  • Kasten adam öldürme suçu
  • Taksirle ölüme sebep olma
  • Neticesi nedeniyle ağırlaşmış yaralama suçu
  • Zimmet suçu
  • İrtikap suçu
  • Rüşvet suçu
  • Hileli iflas suçu
  • Nitelikli dolandırıcılık suçu
  • Resmi belgede sahtecilik suçu
  • TCK’nin 5237 sayılı kısmında tanımlanan suçlardan, TCK 318 – 319 -3247 -325 ve 332 kapsamında yer alan suçlar, ağır ceza mahkemelerinin görev alanlarına giren suçlardan değildir. Fakat bölümlerde bulunan aşağıdaki suçlara dair davalara ağır ceza mahkemesi bakmaktadır.
  • Devletin egemenliğine ve organlarının saygınlığına karşı işlenen suçlar,
  • Milli savunmaya karşı işlenen suçlar,
  • Anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı işlenen suçlar,
  • Devlet sırlarına yönelik işlenen suçlar ve casusluk,
  • 3713 sayılı TMK kapsamına giren örgüt üyeliği, propaganda yapma suçu gibi siyasi nitelik taşıyan suçlar.
  • On yıldan fazla hapis, müebbet hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını gerektiren kısaca üst sınırı 10 yıldan çok olan bütün suçlara dair davalara bakma görevi ağır ceza mahkemelerine aittir.

Türk Medeni Kanunu kapsamında yer alan haklardan biri olan evlilik birliğinin bitirilmesi birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bunlardan en önemlisi ise şayet evlilik birliğinde mevcut ise ortak çocuk ya da çocukların velayet durumlarıdır.

Velayet hakkı nedir? Kimlere verilir?

Velayet hakkı, kural olarak çocukların, istisnai durumlarda kısıtlıların korunma ve bakımlarının sağlanması adına şahısları ve malları üzerinde anne babanın sahip oldukları hak, yetki ve görevlerin bütünü olarak tanımlanmaktadır. Velayet, soy bağı ilişkisinden kaynaklanır. Bu nedenle yalnızca çocuklar değil TMK 335’e göre, ergin olmayan çocukların yanı sıra istisnai olarak ergin çocuklarda velayete tabi olabilmektedir.

Velayet hakkı yalnızca anne babaya aittir ve başkasına bırakılamaz. Örneğin amca, dayı, teyze, büyükanne ve büyükbabaya bırakılamaz. Ancak belirli şartlar mevcut ise bu kişiler çocukların vasisi olabilmektedir.

Anlaşmalı boşanma davalarında, eşler boşanmanın neticeleri ve çocukların velayet durumu konusunda anlaşma sağlamalıdır. Bu anlaşmanın iki tarafında özgür iradesi ile yapılıp yapılmadığının tespiti için hakim tarafları dinler ve çocuğun yüksek faydasına uygun bulması halinde protokolü onaylar aksi durumda ise boşanma gerçekleşmez.

Velayet konusunda anlaşma sağlanmaması halinde ne olur?

Velayet hakkının kullanımı konusunda anne baba, beraber ve uyumlu olarak hareket etmelidir. Anlaşma sağlanmaması durumunda ise çocuğun korunmasına dair hükümler çerçevesinde sorun çözümlenmektedir.

Velayet hakkının sona ermesi

Velayet hakkı, velayet hakkına sahip olan kişinin ölmesi, çocuğun ergin olması, velayet hakkının kaldırılması ve boşanma durumunda velayet hakkının bırakılmaması neticesinde sona ermektedir. Boşanma durumunda velayeti alamayan taraf, velayeti alan tarafa nafaka ödemekle yükümlü tutulabilmektedir.

Çocuğun erişkin olmasına karşın kısıtlanması durumunda ise hakim, kural olarak anne babanın söz konusu çocuk üzerindeki velayet hakkının devam etmesine ya da gerekli görürse vesayet altına konularak kendisine vasi tayin etmesine karar verebilmektedir.

Velayet konusunda çocuk ya da çocukların fikri alınır mı?

Velayet davası kamu düzenine ilişkin bir dava olduğundan; resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu sebeple taraflarca delil bildirilmese dahi hakim gerekli gördüğü delillerin toplanması kararını alır. Çocuk Haklarının Kullanımına Dair Avrupa Sözleşmesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin ilgili maddeleri uyarınca idrak çağına gelmiş müşterek çocuk hakim tarafından dinlenerek, açıklama ve düşüncelerine değer verilip, gerekli görülmesi halinde uzmanlardan da yardım alarak ebeveynlerden hangisine velayetin bırakılacağına karar verilebilmektedir.

Bir çocukla ebeveynleri düzenli olarak kişisel ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Bu tarz kişisel ilişki yalnızca çocuğun yüksek hayrı gerektiği durumlarda kısıtlanabilir ve engellenebilir. Çocuğun gözetime gerek olmaksızın anne ya da babasından biri ile kişisel ilişkisinin sürdürülmesi, onun yüksek faydasına uygun değilse, anne ya da babasıyla gözetim altında veya diğer farklı şekillerde ilişki kurma imkanı öngörülebilmektedir. Kişisel ilişkiler düzenlenirken çocuğun sağlık başta olmak üzere ahlak ve eğitim bakımından yararları esas alınmaktadır. Mahkeme tarafından kişisel ilişkiye yönelik şekil ve süre konusunda karar verilirken, bu kararın annelik ve babalık duygularını tatmin etmeye elverişli olması, çocuk bakımından da ana baba sevgisini tatmaya uygun olması gerekir.

Velayet davasında hukuki yardım almanın önemi

Bu karmaşık ve zorlu süreçte celt.av.tr olarak sizlere anlaşmalı boşanma esnasında çocuk ya da çocukların yaşları, cinsiyeti, ihtiyaç ve sosyal durumlarını gözeterek velayetlerinin kimde kalması, karşı tarafın görüşme günleri ve ödeyeceği iştirak nafakası miktarının belirlenmesi konusunda danışmanlık veriyoruz. Ayrıca daha önce gerçekleştirilen boşanma davalarında çocuk ile ilgili konularda verilen hatalı veya günün koşullarına uymayan velayet kararlarının düzeltilmesi adına aşağıda belirttiğimiz davaları açıyoruz;

Örneğin; çocuğun velayetinin alınması, kişisel ilişki süre ve zamanının değiştirilmesi, karşı tarafın çocuk ile görüşmesinin tamamen engellenmesi, ödenmeyen nafakaların tahsil edilmesi, nafaka tutarının düzenlenmesi. Bunun yanı sıra çocuğun gerekli süre içerisinde teslim edilmemesi ya da kaçırılması gibi hallerde çocuğun derhal teslimi adına gerekli bütün işlemleri yapıyoruz. Sizler de bilgi ve yardım almak için cel.av.tr üzerinden bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Avukat 4 yıllık hukuk fakültesinden mezun olup ikamet ettiği ilde bulunan baro dahilinde stajını gerçekleştirerek Adalet Bakanlığının izniyle avukatlık ruhsatı almaya hak kazanmış kişilere verilen isimdir. Avukatlar, bulundukları ildeki baroya kayıt olmalarının ardından mesleklerini icra edebilmektedirler.

Avukatlık mesleğinde bağımsızlık önem taşıdığından, avukatlar ile barolar arasındaki ilişki ast üst ilişkisi değildir. Baroların çalışma prensipleri avukatlar arasında mesleki dayanışmayı sağlamak, avukatların haklarını korumak ve avukatlık mesleğinin işlevine uygun olacak şekilde yerine getirilmesi için çaba sarf etmektir. Avukatlık bağımsız ve serbest bir meslektir. Bir maaşa tabi olarak yapılan işe hukuk müşavirliği denilmektedir.

Avukatlık stajı nedir?

Hukuk fakültesinden mezun olan kişi avukatlık mesleğini yapmak istiyorsa 1 sene avukatlık stajı yapması gerekmektedir. Bu bir senelik staj döneminde bireye stajyer avukat denilmektedir. Avukatlık stajının 6 aylık ilk bölümü farklı mahkemelerde, ikinci bölümü ise meslekte 5 senesini doldurmuş bir avukatın yanında gerçekleştirilmektedir. Avukatlık stajını bitiren kişi baroya kaydolarak avukatlık yetki ve haklarını kullanmaya başlar.

Avukatlık mesleğinde branşlar var mıdır?

Avukatlık mesleğine dair branşlaşma konusunda dünyada birçok farklı yaklaşım bulunmaktadır. Ülkelerden bazıları branşlaşmayı tercih edip avukatın belirli bir alanda uzmanlaşmasına olanak tanırken, bazıları ise tüm davalara girme yetkisi tanıyıp mesleki faaliyeti daha genel bir faaliyet olarak tanımlar.

Ülkemizde ise boşanma avukatı, ceza avukatı ve benzeri branşlar bulunmamaktadır. Türkiye’de avukatlık mesleğini icra eden Av. Samet Celt gibi mesleğinde uzman bir avukat tüm davalara girebilmektedir. Ancak halk dilinde boşanma davalarına giren avukatlar için boşanma avukatı, ceza davalarına giren avukatlar için ağır ceza avukatı gibi unvanlar kullanılmaktadır.

Avukatlık Mesleğine Dair Temel İlkeler

Şeffaflık; Avukatlık mesleğini yapan kişiler şeffaf olmaya özen göstermeli ve müvekkilini yaptığı işin bütün aşamaları ile ilgili doğru bilgilendirmelidir. Müvekkilinin talep etmesi durumunda dava dosyasında yer alan tüm evraklardan birer suret vermelidir. Ayrıca, davanın seyri hakkındaki hukuki görüşünü ve davanın olası neticeleri hakkında müvekkiline gerekli bilgileri eksiksiz olarak vermelidir.

Sır Saklama; Avukat, müvekkili ile ilgili tüm bilgileri gizli tutmak ile yükümlüdür. Avukatlık mesleği karşılıklı güvene dayalıdır. Bu sebeple avukat, davayla alakalı öğrendiği bilgilerin tümünü sır olarak saklamalıdır. Avukatların sır saklama yükümlülükleri müvekkilleri aleyhine tanıklıktan çekinmeyi de kapsamaktadır. Avukatlık mesleği ile edinilmiş tüm sırların gizli tutulması süresizdir. Avukat meslekten ayrılsa dahi müvekkilinin sırlarını açıklayamaz.

Taraf Olmamak; Avukatlar davada taraf olan kişiler değildir. Müvekkilini savunurken nezakete ve hukuk ölçülerine dikkat edip, kendisini davanın bir tarafı gibi gösterebilecek her türlü tutumdan uzak durmalıdır. Avukatlar, savunmanın hukuki yönü ile alakalı faaliyet gösterir bu nedenle dava esnasında savunmanın dışında olan söz ve hareketlerden itinayla kaçınılmalıdır. Avukatlar ayrıca tarafların dava sebebiyle oluşan düşmanlık ve çekişmelerinin de dışında kalmalıdır. Bu sayede olaya objektif olarak yaklaşarak çözüm üretebilme şanslarını da arttırmış olurlar.

Çekişmeli Hakları Edinme Yasağı; Avukatlar, üstlendikleri herhangi bir dava ya da işe dair çekişmeli hakları edinemez. Çekişmeli haklardan kast edilen taraflar arasında dava konusu olmuş olan haklardır. Avukat, davaya konu oluşturan hak ya da malın bir bölümünün kendisine verilmesi karşılığında iş kabul edemez. Çekişmeli hakları edinme yasağı, avukatın azil edilmesi, işten el çekmesi ya da üstlendiği işin bitmesi ile ortadan kalkmaktadır.

Bağımsızlık; Avukat mesleğini yaparken tam bağımsızlık içerisinde hareket eder. Bağımsızlığını zedeleyecek bir işi kabul etmemesi gerekir. Müvekkilinin iş ile alakalı istekleri bağımsızlığını zedeliyorsa avukat o iş reddetmelidir. Avukat, tüm yargı, teşrii ve idari organa karşı bağımsız olduğu gibi baroya karşı da bağımsızdır. Somut bir dava ya da işe ilişkin baro avukata herhangi bir telkinde bulunamaz ya da talimat veremez.

ShentaWp Ayar

Sitemizde çerezler kullanıyoruz. Bu çerezler, deneyiminizi geliştirmek ve web sitemizin performansını analiz etmek için kullanılır. Web sitemizi kullandığınız taktir’de, çerez politikamızı onaylamış sayılacaksınız.